İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
have a weak chest |
- [ID] bünyesi zayıf olmak, eli darda, göğsünden rahatsız olmak, muhtaç
|
|
clear-sighted |
{,klıər'saıtıd}
- [A] keskin görüşlü, iyi görebilen, ileriyi gören, ileri görüşlü
|
|
long-sighted |
{,lɔ:ŋ'saıtıd}
- [A] presbit, uzağı gören, ileriyi düşünen
|
|
quick-sighted |
{,kwık'saıtıd}
- [A] keskin gözlü, keskin bakışlı
|
|
sharp-sighted |
{'ʃɑ:rp,saıtıd}
- [A] keskin bakışlı, keskin gözlü
|
|
sighted |
{'saıtıd}
- [A] görüşlü, görebilen, gören, görülen
|
|
a bit weak upstairs |
- [PHR] kafası pek çalışmaz
|
|
weak |
{wi:k}
- [A] kuvvetsiz, zayıf, cansız, cılız, güçsüz, aciz, dayanıksız, halsiz, iradesiz, hafif, silik, sulu
|
|
become weak |
|
|
These glasses are too weak for me. |
- [PHR] zayıf: Bu gözlük benim için çok zayıf.
|
|
weak-kneed |
{,wi:k'nıd}
- [A] kararsız, azimsiz, iradesiz, zayıf karakterli
|
|
weak minded |
{'wi:k,maındıd}
- [A] zayıf karakterli, iradesiz
|
|
weak point |
- [N] zayıf nokta, zayıf yön
|
|
weak side |
|
|
weak-spirited |
{wi:k'spırıtıd}
- [A] korkak, cesaretsiz, azimsiz
|
|
long-sighted |
s. uzağı gören. |
|
sighted |
s. gözleri gören. |
|
weak |
s. 1. zayıf, güçsüz, kuvvetsiz: weak nerves zayıf sinirler. a weak nation güçsüz bir millet. 2. dayanıksız, sağlam olmayan, zayıf: a weak structure dayanıksız bir yapı. 3. etkileyici ve inandırıcı olmayan, zayıf. 4. yetersiz, zayıf: His Italian is weak. İtalyancası zayıf. 5. açık {çay/kahve}. 6. sulu, yavan {çorba v.b.}. |
|
weak |
s. zayıf, kuvvetsiz, mecalsiz, takatsiz; hafif, dayanıksız; metanetsiz; sebatsız; akılsız, şaşkın; eksik; hükümsüz; foto. silik çıkmış; dilb. vurgusuz; düşük. weak sister k.dili. dayanıksız ve zayıf kimse. weakly
s.
z. hasta, hastalıklı;
z. zaaf ile; zayıf surette. weakness
i. zaaf, zafiyet, iradesizlik; kusur; zaaf duyulan şey. |
|
weak-kneed |
s. 1. dizleri zayıf. 2. zayıf karakterli. 3. yüreksiz, tabansız. |
|
|
|