İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
with a sharp blow |
|
|
B sharp |
|
|
clear-sighted |
{,klıər'saıtıd}
- [A] keskin görüşlü, iyi görebilen, ileriyi gören, ileri görüşlü
|
|
long-sighted |
{,lɔ:ŋ'saıtıd}
- [A] presbit, uzağı gören, ileriyi düşünen
|
|
It's a sharp pain. |
- [PHR] sancı: Keskin bir sancı.
|
|
quick-sighted |
{,kwık'saıtıd}
- [A] keskin gözlü, keskin bakışlı
|
|
give a sharp reply |
|
|
sharp |
{ʃɑ:rp}
- [A] keskin, açıkgöz, kesici, sivri, göze çarpan, bariz, sek, ekşi, sert, şiddetli, seri, çabuk, net, eli çabuk, tez canlı, coşkun, zeki, uyanık, kurnaz, dolandırıcı, hileli, ince, tiz, diyez, zarif, kibar, şık
- [ADV] tam, dakika: dakikası dakikasına, sertçe, şiddetle, aniden, birden
|
|
look sharp |
- [V] dikkat etmek, gözünü dört açmak
|
|
look sharp! |
- [INTRJ] çabuk ol!, acele et!
|
|
not sharp |
|
|
sharp answer |
|
|
sharp bend |
|
|
sharp-cut |
{,ʃɑ:rp'kʌt}
- [A] keskin, keskin kesilmiş, belirgin
|
|
sharp-edged |
{'ʃɑ:rp,edʒd}
- [A] keskin, keskin kenarlı
|
|
sharp-eyed |
{,ʃɑ:rp'aıd}
- [A] keskin bakışlı, keskin gözlü
|
|
sharp pointed |
{'ʃɑ:rp,pɔıntıd}
|
|
sharp-set |
{,ʃɑ:rp'set}
- [A] keskin, çok aç, düşkün, sert
|
|
be sharp-set |
- [A] karnı zil çalmak, çok aç olmak
|
|
sharp-shooter |
{'ʃɑ:rp,ʃu:tər}
|
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
|
|