Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
sharp-sighted Dinle! {'ʃɑ:rp,saıtıd}
  • [A] keskin bakışlı, keskin gözlü

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
with a sharp blow
  • [ADV] küt diye
B sharp
  • [N] si diyez
clear-sighted Dinle! {,klıər'saıtıd}
  • [A] keskin görüşlü, iyi görebilen, ileriyi gören, ileri görüşlü
long-sighted Dinle! {,lɔ:ŋ'saıtıd}
  • [A] presbit, uzağı gören, ileriyi düşünen
It's a sharp pain.
  • [PHR] sancı: Keskin bir sancı.
quick-sighted {,kwık'saıtıd}
  • [A] keskin gözlü, keskin bakışlı
give a sharp reply
  • [V] cevabı yapıştırmak
sharp Dinle! {ʃɑ:rp}
  • [A] keskin, açıkgöz, kesici, sivri, göze çarpan, bariz, sek, ekşi, sert, şiddetli, seri, çabuk, net, eli çabuk, tez canlı, coşkun, zeki, uyanık, kurnaz, dolandırıcı, hileli, ince, tiz, diyez, zarif, kibar, şık
  • [ADV] tam, dakika: dakikası dakikasına, sertçe, şiddetle, aniden, birden
look sharp
  • [V] dikkat etmek, gözünü dört açmak
look sharp!
  • [INTRJ] çabuk ol!, acele et!
not sharp
  • [A] kör
sharp answer
  • [N] sert cevap
sharp bend
  • [N] keskin viraj
sharp-cut {,ʃɑ:rp'kʌt}
  • [A] keskin, keskin kesilmiş, belirgin
sharp-edged {'ʃɑ:rp,edʒd}
  • [A] keskin, keskin kenarlı
sharp-eyed Dinle! {,ʃɑ:rp'aıd}
  • [A] keskin bakışlı, keskin gözlü
sharp pointed {'ʃɑ:rp,pɔıntıd}
  • [A] sivri
sharp-set Dinle! {,ʃɑ:rp'set}
  • [A] keskin, çok aç, düşkün, sert
be sharp-set
  • [A] karnı zil çalmak, çok aç olmak
sharp-shooter {'ʃɑ:rp,ʃu:tər}
  • [N] keskin nişancı

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
Sharp AV Aygıtı Sharp AV Device
Sharp DV Aygıtı Sharp DV Device