İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
long-sighted |
{,lɔ:ŋ'saıtıd}
- [A] presbit, uzağı gören, ileriyi düşünen
|
|
long-sighted |
s. uzağı gören. |
|
long-sighted |
long-sight.ed
lông'saytîd
Sıfat
* uzağı gören. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
all day long |
|
|
as long as |
- [CONJ] sürece, şartıyla, yeter ki
|
|
long before |
- [ADV] çok önceden, uzun zaman önce
|
|
before long |
|
|
long-distance call |
- [N] arama: ülkelerarası arama, konuşma: şehirlerarası konuşma
|
|
clear-sighted |
{,klıər'saıtıd}
- [A] keskin görüşlü, iyi görebilen, ileriyi gören, ileri görüşlü
|
|
How long does it take to make a connection? |
- [PHR] aktarma: Aktarma yapmam ne kadar sürer?
|
|
daddy long legs |
{'dædı'lɔ:ŋ,legz}
- [N] tipula sineği, çayır örümceği
|
|
day-long |
{'deılɒŋ}
- [A] gün boyu süren
- [ADV] gün boyu, bütün gün
|
|
How long will it be delayed? |
- [PHR] gecikme: Gecikme ne kadar sürecek?
|
|
How long will it take to go downtown? |
- [PHR] şehir: Şehir merkezine gitmek ne kadar sürer?
|
|
ere long |
{eər'lɔ:ŋ}
- [ADV] çok geçmeden, neredeyse, yakında, birazdan
|
|
grow one's hair long |
|
|
have a good long talk |
|
|
a long way to hoe |
|
|
how long |
|
|
How long will they keep? |
- [PHR] dayanmak: Ne kadar dayanırlar?
|
|
long lasting |
{,lɔ:ŋ'læstıŋ}
|
|
long |
{lɔ:ŋ}
- [A] uzun, uzun vadeli, büyük
- [ADV] uzun zamandır, epeydir, çoktan
- [N] uzun zaman, uzun süre, uzunluk, uzun ses
- [V] arzu etmek, özlemini çekmek, gözlemek, hasret kalmak, hasret olmak, özlemek, susamak, istemek, can atmak
|
|
long- |
|
|
|
|