Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
slow Dinle! {sləʋ}
  • [A] yavaş, ağır, eli ağır, geri, geri kalmış, geç, geç olan, geç anlayan, uzun süren, kesat, sıkıcı, hız: hızı azaltan
  • [V] yavaşlamak, yavaşlatmak
slow s.
1. yavaş; ağır, yavaş giden; uzun süren; yavaş yavaş etkileyen: a slow train yavaş giden bir tren. a slow convalescence uzun süren bir nekahet. a slow poison yavaş yavaş etkileyen zehir.
2. geç anlayan, zor anlayan.
3. kesat, durgun.
4. geri {saat}.

z. yavaş, yavaş yavaş; ağır.

f. {down/up} yavaşlamak; yavaşlatmak.
slow s.

z.

f. yavaş, ağır, bati; ağır yürür, yavaş gider; geri kalmış; güç anlayan; can sıkıcı, bıktırıcı; hızlı koşmaya elverişli olmayan {koşu yolu};

z. yavaş yavaş, ağır ağır;

f. {sık sık up veya down ile} hızını eksiltmek, yavaşlatmak; ağırlaşmak, yavaşlamak, gecikmek. slow match ağır yanar fitil. slow motion yavaşlatılmış hareket. slow oven ağır ateşi yanan fırın. slowly

z. yavaş yavaş, ağır ağır. slowness

i. yavaşlık.
Slow Yavaş
slow slow slo Sıfat * yavaş; ağır, yavaş giden; uzun süren; yavaş yavaş etkileyen. * geç anlayan, zor anlayan. * kesat, durgun. * geri {saat}. Zarf * yavaş, yavaş yavaş; ağır. Fiil * [{down/up}] yavaşlamak; yavaşlatmak.

Türkçe » İngilizce Yukarı
slow slow fox-trot, slow dance.

slow yapmak to do a slow fox-trot, do a slow dance.
slow * slow fox-trot, slow dance.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
slow of comprehension
  • [A] anlayışı kıt
by slow degrees
  • [ADV] yavaş yavaş, azar azar
go-slow Dinle! {,gəʋ'sləʋ, 'gəʋsləʋ}
  • [N] iş yavaşlatma eylemi, işi ağırdan alma
be slow in learning
  • [V] geç öğrenmek, öğrenmekte zorlanmak
be slow of speech
  • [V] yavaş konuşmak
be slow to
  • [V] geç davranmak, yavaş davranmak, hemen yapmamak
be slow to take offense
  • [V] alıngan olmamak, alınmamak
be unable to slow down
  • [V] hız: hızını alamamak
go slow
  • [V] ağırdan almak, yavaşlatmak, yavaş gitmek, idareli kullanmak
Slow down.
  • [PHR] yavaşlamak: Yavaşlayın.
slow and sure
  • [A] ağır ve emin, temkinli
slow down {'sləʋ,daʋn}
  • [V] yavaşlamak, hız kesmek, yavaşlatmak, ağırdan almak, hız: hızı kesilmek, hafiflemek
slow match {,sləʋ'mætʃ}
  • [N] barutlu fitil, funya
slow motion {,sləʋ'məʋʃən}
  • [N] ağır çekim, ağır çekimli film
slow-motion Dinle! {,sləʋ'məʋʃən}
  • [A] ağır çekimli
slow motion picture
  • [N] ağır çekimli film
slow moving {'sləʋ,mu:vıŋ}
  • [A] ağır
slow-witted Dinle! {sləʋ'wıtıd}
  • [A] kalın kafalı, geç anlayan, mankafa
slow train
  • [N] katar: dilenci katarı, tren: posta treni
be slow on the uptake
  • [V] geç anlamak, zor kavramak

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
slow yapmak * to do a slow fox-trot, do a slow dance.