Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
red-short {'redʃɔ:rt}
  • [A] kızgın iken kırılan (met.)

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
bring short
  • [V] durdurmak
a button short
  • [ID] tahtası eksik, kaçık, şapşal
short circuit {,ʃɔ:rt'sɜ:rkıt}
  • [N] kısa devre, kontak
short commons
  • [N] yiyecek kıtlığı
I'd like a short cut.
  • [PHR] kesim: Kısa bir kesim istiyorum.
cut short
  • [V] uzatmamak, kısa kesmek, susturmak, uzattırmamak
fall short
  • [V] erişememek, kısa kalmak
have a short fuse
  • [V] çabuk sinirlenmek, tepesi çok çabuk atmak
short-haired {,ʃɔ:rt'heərd}
  • [A] kısa saçlı
short notice
  • [N] az mühlet, kısa süre
in short order
  • [ADV] çabucak, hemen
in the short run
  • [ADV] yakın gelecekte, kısa vadede
run short of
  • [V] az kalmak, azalmak
short Dinle! {ʃɔ:rt}
  • [A] alçak, kısa, kısa kesilmiş, az, bodur, bücür, kısa boylu, özet, yetersiz, eksik, kestirme, kıt, tam olmayan, sert {içki}, iyi pişmiş, gevrek, çıtır çıtır, hariç, kısa vadeli, çapaklı (met.)
  • [ADV] eksik, aniden, birden, haricinde, dışında
  • [N] kısa metrajlı film, kısa devre, kontak, kasa açığı, kısa hece, kısa okunuşlu ünlü
  • [V]
anything short of murder
  • [PHR] cinayet dışında her şey
at short date
  • [ADV] kısa vadede
be taken short
  • [V] sıkışmak, kakası gelmek, tuvaleti gelmek
come short of
  • [V] yetmemek, yetişmemek, az gelmek
Cut it short, please.
  • [PHR] kısa: Kısa kesin, lütfen.
cut smb. short
  • [V] sözünü kesmek