İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
short |
{ʃɔ:rt}
- [A] alçak, kısa, kısa kesilmiş, az, bodur, bücür, kısa boylu, özet, yetersiz, eksik, kestirme, kıt, tam olmayan, sert {içki}, iyi pişmiş, gevrek, çıtır çıtır, hariç, kısa vadeli, çapaklı (met.)
- [ADV] eksik, aniden, birden, haricinde, dışında
- [N] kısa metrajlı film, kısa devre, kontak, kasa açığı, kısa hece, kısa okunuşlu ünlü
- [V]
|
|
short |
s. 1. kısa. 2. kısa boylu, kısa. 3. ters, sert, gönül kırıcı.
i. elek. kısa devre. |
|
short |
s.
z.
i. kısa; kısa boylu; bodur; ters ve kısa {cevap}; eksik, nakıs, dar, ihtiyacı karşılamayan; satılırken elde bulunmayan {mal}; gevrek, çabuk kırılan; çok yağIı;
z. birdenbire; elde bulunmayan malı satmak üzere; tersçe; eksik;
i. kısa şey; eksiklik; uzun sözun kısası; {elek}. kontak; kısa reklam ve miki filmi; {çoğ}. kırıntı, düşük kaliteli mal; {çoğ}. kısa pantolon, şort; {dilb}. kısa hece. short and sweet kısa ve yerinde. short circuit {elek}. kısa devre; {tıb}. bağırsağın bir parçasını keserek kısaltma ameliyatı. short commons gıda eksikliği. short cut kestirme yol. short of -dan başka. short order çabuk ve kolay hazırlanabilen yemek. short sale {tic}. açıktan satış. short story kısa hikaye. short wave kısa dalga. at short notice hazırlanmak için az zaman bırakan {emir}. be short of eksik olmak, yetersiz olmak, yetmemek az kalmak. come short eksik gelmek, yetişmemek; erişememek. cut short birden kesmek, kısa kesmek {söz veya yazı}. fall short erişememek, ulaşamamak, yetmemek. for short kısaca. in short kısaca; muhtasar olarak; kısacası, velhasıl. in short order hemen, derhal. make short work of hakkından gelmek. run short malzemesi tükenmek; kâfi gelmemek, kıtlaşmak. the long and the short of it uzun sözün kısası, hulâsa. shortly
z. yakında; kısaca; kabaca; terslikle. shortness
i. kısalık; noksanlık, yetmeyiş. |
|
short |
kısa |
|
short |
kısa devre yapmak |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
| |