Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
push Dinle! {pʋʃ}
  • [N] itme, itiş, zorlama, sıkıştırma, çaba, gayret, atak, hamle, sıkışık durum, zor durum, torpil, arka çıkan kimse, kitle, topluluk, grup, çete
  • [V] itmek, itelemek, kakmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, devam etmek, yürütmek, çaba harcamak, uğraşmak, zorla kabul ettirmek, reklâmla satmak, uyuşturucu satmak, merdiven dayamak, yaklaşmak {yaş}
Push Dinle!
  • [PHR] itmek: İtiniz
push f.
1. itmek, dürtmek.
2. sürmek, sevketmek, yürütmek.
3. {düğme v.b.´ne} basmak.
4. sıkıştırmak, zorlamak.
5. özellikle -i sattırmaya/kabul ettirmeye çalışmak.
6. k. dili yasadışı yoldan {uyuşturucu} satmak.

i.
1. itiş, itme, sürme.
2. hücum.
3. gayret, çaba.
4. kampanya.
push f. itmek, dürtmek; sürmek, sevketmek, yürütmek; sıkıştırmak, tazyik etmek; saldırmak, üzerine hücum etmek, arkasını bırakmamak; tos vurmak, boynuz ile vurmak; k.dili kanunsuz yoldan uyuşturucu madde satmak. push about öteye beriye kakmak; kakışmak. push away itip defetmek. push back geriye itmek, geriye kakmak. push down aşağı sürmek; itip yıkmak. push forward ileri sürmek veye itmek. push in itip içeri sokmak. push off avara etmek. push on devam etmek, ileri sürmek. push out denize açılmak. push through nihayetine kadar götürmek, bitirmek. push up yukarı sürmek. push up daisies argo ge- bermek. push ones way ileri gitmek. pushed for money para sıkıntısında. pushed for time vakti dar.
push i. itiş, kakış, dürtüş, sürme; hücum; baş sıkılması, ihtiyaç, sıkıntı; basacak yer, düğme; argo ahbaplar takımı, kumpanya. push button elektrik düğmesi. pusher

i. iten kimse veya şey; enerjik kimse; uyuşturucu madde satan kimse.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
bell push {'belpʋʃ}
  • [N] zil düğmesi
push button {'pʋʃ,bʌtən}
  • [N] düğme: elektrik düğmesi, tuş, düğme
push-to-talk button
  • [N] düğme: konuşma düğmesi
at a push
  • [ADV] gerekirse, ihtiyaç halinde, zor durumda
get a job by push
  • [V] torpille işe girmek, araya adam koyup işe girmek
get the push
  • [ID] işten atılmak, kovulmak
give smb. the push
  • [ID] işten atmak, kovmak
push around
  • [V] itip kakmak
push-bicycle {'pʋʃ,baısıkəl}
  • [N] bisiklet
push-bike Dinle! {'pʋʃ,baık}
  • [N] bisiklet
push-button {'pʋʃ,bʌtən}
  • [A] tuşlu, düğme ile çalışan
push-button telephone
  • [N] tuşlu telefon
push-button war
  • [N] uzaktan kumandalı savaş, tuşlarla idare edilen savaş
push-button warfare
  • [N] uzaktan kumandalı savaş, tuşlarla idare edilen savaş
push down
  • [V] bastırmak
push forward
  • [V] ilerletmek
push into
  • [V] sokuşturmak
push off
  • [V] satmak, elden çıkarmak, avara etmek, çekip gitmek, defolmak
push off!
  • [INTRJ] çek arabanı!, çek git!, defol!
push-off
  • [N] başlangıç