İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
push |
{pʋʃ}
- [N] itme, itiş, zorlama, sıkıştırma, çaba, gayret, atak, hamle, sıkışık durum, zor durum, torpil, arka çıkan kimse, kitle, topluluk, grup, çete
- [V] itmek, itelemek, kakmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, devam etmek, yürütmek, çaba harcamak, uğraşmak, zorla kabul ettirmek, reklâmla satmak, uyuşturucu satmak, merdiven dayamak, yaklaşmak {yaş}
|
|
Push |
|
|
push |
f. 1. itmek, dürtmek. 2. sürmek, sevketmek, yürütmek. 3. {düğme v.b.´ne} basmak. 4. sıkıştırmak, zorlamak. 5. özellikle -i sattırmaya/kabul ettirmeye çalışmak. 6. k. dili yasadışı yoldan {uyuşturucu} satmak.
i. 1. itiş, itme, sürme. 2. hücum. 3. gayret, çaba. 4. kampanya. |
|
push |
f. itmek, dürtmek; sürmek, sevketmek, yürütmek; sıkıştırmak, tazyik etmek; saldırmak, üzerine hücum etmek, arkasını bırakmamak; tos vurmak, boynuz ile vurmak; k.dili kanunsuz yoldan uyuşturucu madde satmak. push about öteye beriye kakmak; kakışmak. push away itip defetmek. push back geriye itmek, geriye kakmak. push down aşağı sürmek; itip yıkmak. push forward ileri sürmek veye itmek. push in itip içeri sokmak. push off avara etmek. push on devam etmek, ileri sürmek. push out denize açılmak. push through nihayetine kadar götürmek, bitirmek. push up yukarı sürmek. push up daisies argo ge- bermek. push ones way ileri gitmek. pushed for money para sıkıntısında. pushed for time vakti dar. |
|
push |
i. itiş, kakış, dürtüş, sürme; hücum; baş sıkılması, ihtiyaç, sıkıntı; basacak yer, düğme; argo ahbaplar takımı, kumpanya. push button elektrik düğmesi. pusher
i. iten kimse veya şey; enerjik kimse; uyuşturucu madde satan kimse. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
bell push |
{'belpʋʃ}
|
|
push button |
{'pʋʃ,bʌtən}
- [N] düğme: elektrik düğmesi, tuş, düğme
|
|
push-to-talk button |
- [N] düğme: konuşma düğmesi
|
|
at a push |
- [ADV] gerekirse, ihtiyaç halinde, zor durumda
|
|
get a job by push |
- [V] torpille işe girmek, araya adam koyup işe girmek
|
|
get the push |
- [ID] işten atılmak, kovulmak
|
|
give smb. the push |
|
|
push around |
|
|
push-bicycle |
{'pʋʃ,baısıkəl}
|
|
push-bike |
{'pʋʃ,baık}
|
|
push-button |
{'pʋʃ,bʌtən}
- [A] tuşlu, düğme ile çalışan
|
|
push-button telephone |
|
|
push-button war |
- [N] uzaktan kumandalı savaş, tuşlarla idare edilen savaş
|
|
push-button warfare |
- [N] uzaktan kumandalı savaş, tuşlarla idare edilen savaş
|
|
push down |
|
|
push forward |
|
|
push into |
|
|
push off |
- [V] satmak, elden çıkarmak, avara etmek, çekip gitmek, defolmak
|
|
push off! |
- [INTRJ] çek arabanı!, çek git!, defol!
|
|
push-off |
|
|
|
|