İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
| bell push |
{'belpʋʃ}
|
|
| bicycle |
{'baısıkəl}
- [N] bisiklet
- [V] bisiklet: bisiklete binmek, bisiklet: bisikletle gezmek
|
|
| I want to rent a bicycle. |
- [PHR] bisiklet: Bisiklet kiralamak istiyorum.
|
|
| bicycle path |
|
|
| push button |
{'pʋʃ,bʌtən}
- [N] düğme: elektrik düğmesi, tuş, düğme
|
|
| push-to-talk button |
- [N] düğme: konuşma düğmesi
|
|
| I'd like a map of the bicycle paths in this region. |
- [PHR] yol: Bu bölgenin bisiklet yollarının haritasını rica ediyorum.
|
|
| push |
{pʋʃ}
- [N] itme, itiş, zorlama, sıkıştırma, çaba, gayret, atak, hamle, sıkışık durum, zor durum, torpil, arka çıkan kimse, kitle, topluluk, grup, çete
- [V] itmek, itelemek, kakmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, devam etmek, yürütmek, çaba harcamak, uğraşmak, zorla kabul ettirmek, reklâmla satmak, uyuşturucu satmak, merdiven dayamak, yaklaşmak {yaş}
|
|
| at a push |
- [ADV] gerekirse, ihtiyaç halinde, zor durumda
|
|
| |