İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
bound |
{baʋnd}
- [A] bağlı, mecbur, zorunlu, engellenen, nedeniyle, gitmek üzere, yola çıkmış
- [N] sıçrama, fırlama, zıplama, sekme, sınır, avut, yasak bölge
- [V] zıplamak, sıçramak, zıplaya zıplaya gitmek, sekip geri gelmek, sınırlarını çizmek, sınırlamak, kısıtlamak
|
|
I will be bound! |
- [INTRJ] eminim!, hayret bir şey!, şaşırdım doğrusu!
|
|
bound to |
|
|
bound up with |
- [V] bağlı olmak, ilgili olmak
|
|
cloth-bound |
- [A] bez kaplı, bez ciltli
|
|
muscle |
{'mʌsəl}
|
|
bound by an oath |
|
|
rock-bound |
|
|
rotatory muscle |
- [N] dönmeli kas, döner kas
|
|
sphincter muscle |
- [N] büzücü kas, büzgen kas, sfinkter
|
|
suspensory muscle |
|
|
tightly bound |
- [A] sıkıca bağlı, sımsıkı bağlanmış
|
|
water-bound |
|
|
weather-bound |
{'weðərbaʋnd}
- [A] limanda mahsur kalmış, denize açılamamış
|
|
at a bound |
bir hamlede. |
|
be bound to |
-mesi kesin gibi/kesin olmak: He´s bound to win. Kazanması kesin gibi. |
|
bound |
f. bak. bind. |
|
bound |
f. 1. sınırlamak. 2. kuşatmak. |
|
bound |
s. 1. bağlı, kayıtlı. 2. ciltli, ciltlenmiş. 3. for -e giden. |
|
bound |
i. sıçrayış, zıplama; geri tepme.
f. sekmek, sıçramak, zıplamak, fırlamak. |
|
|
|