| can't say bo to a goose |
|
|
| wild-goose chase |
- [ID] koşma: olmayacak şeyin peşinden koşma
|
|
| ember goose |
{'embər,gu:s}
|
|
| goose |
{gu:s}
- [N] kaz, kaz kafalı, ahmak, terzi ütüsü
- [V] parmak atmak, parmaklamak
|
|
| I have goose bumps |
- [PHR] tüylerim diken diken oldu
|
|
| kill the goose lays the golden eggs |
- [ID] altın yumurtlayan tavuğu kesmek
|
|
| solan goose |
{'səʋləngu:s}
|
|
| goose bumps |
{'gu:sbʌmps}
- [N] tüyleri ürpermiş deri
|
|
| goose flesh |
{'gu:s,fleʃ}
- [N] tüyleri ürpermiş deri, diken diken olmuş deri
|
|
| goose pimples |
- [N] tüyleri ürpermiş deri
|
|
| goose-skin |
{'gu:s,skın}
- [N] tüyleri ürpermiş deri
|
|
| goose-step |
{'gu:s,step}
- [N] kaz adımı, dizleri bükmeden yürüme
|
|
| quill |
{kwıl}
- [N] tüy, sert kuştüyü, tüy kalem, diken {hayvan}, kamış flüt, mızrap, tarçın kabuğu, makara, bobin
- [V] fitilli dikmek, makaraya sarmak
|
|
| quill-driver |
{kwıl'draıvər}
- [N] kâtip, yazman, gazeteci yazar (kötü)
|
|
| quill pen |
|
|
| wild goose |
{,waıld'gu:s}
|
|
| cook one´s goose |
k. dili işini bozmak. |
|
| cook s.o.´s goose |
k. dili -i mahvetmek, -in canına okumak. |
|
| goose |
çoğ. geese {gis}
i. kaz.
f. k. dili poposuna parmak atmak. |
|
| goose |
{f.}, argo poposuna vurmak. |
|