Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
front-runner Dinle! {frʌnt'rʌnər}
  • [N] rekortmen, favori, şansı en yüksek aday

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
blockade-runner Dinle! {blɒ'keıd,rʌnər}
  • [N] ablukayı yaran kimse
Is the dining car at the front or rear of the train?
  • [PHR] vagon: Yemekli vagon trenin önünde mi arkasında mı?
cold front
  • [N] soğuk hava kitlesi
front-end collision
  • [N] çarpışma: önden çarpışma
distance runner
  • [N] uzun mesafe koşucusu
front Dinle! {frʌnt}
  • [A] ön, öndeki, cüret
  • [N] ön, ön taraf, yüz, cephe, paravan kişi, paravan şirket, alın, sima, yüzsüzlük, utanmazlık, arsızlık
  • [V] bakmak, dönmek, yönelmek, karşı olmak, önderlik etmek, yol göstermek, cephesini düzenlemek
be in the front
  • [V] önde olmak
Can you cut a little more off the front?
  • [PHR] ön: Önümü biraz daha kısaltır mısınız?
in front of
  • [PREP] önünde, karşısında
front bench
  • [N] avam kamarasında bakanlar sırası, ön sıralar
front-bencher Dinle! {,frʌnt'bentʃər}
  • [N] ileri gelenler, önde gelenler
front door
  • [N] ön kapı, sokak kapısı
front drive
  • [N] önden çekiş
front for
  • [N] ön tarafı oluşturmak, paravanlık etmek
front line {,frʌnt'laın}
  • [N] cephe hattı, cephe
front-line {,frʌnt'laın}
  • [A] cephede görevli, cephe
front man
  • [N] paravan kişi
front on to
  • [N] bakmak, bakıyor olmak, karşı olmak
front page
  • [N] baş sayfa
front sight
  • [N] arpacık, tüfek arpacığı

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
popular front
1. a leftist coalition organized against a common opponent.