İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
free |
{fri:}
- [A] özgür, hür, kısıtlanmamış, masrafsız, bağımsız, serbest, muaf, samimi, açık, doğal, bedava, ücretsiz, parasız, vergiden muaf, boş, aletsiz
- [ADV] serbestçe, ücretsiz, parasız
- [V] serbest bırakmak, salıvermek, tahliye etmek, kurtarmak, muaf tutmak
|
|
free |
f. 1. serbest bırakmak, azat etmek. 2. kurtarmak. |
|
free |
s. 1. özgür, hür; serbest. 2. bedava, parasız. 3. meşgul olmayan, boş. 4. laubali, saygısız.
z. bedava, parasız. |
|
free |
f. azat etmek, serbest bırakmak, çözmek; hapisten kurtarmak, tahliye etmek. |
|
free |
s.
z. özgür, hür, azat; serbest, kurtulmuş, baymsız; açık; bedava, parasız; {bot}. ayrı; {kim}. serbest terkipsiz; eli açık, cömert; teklifsiz, arsız; from ile azade, muaf, beri; of ile ari, kurtulmuş, serbest;
z. bedava, parasız. free alongside geminin bordasında teslim. free board parasız yemek. Free Church devletle ilişkisi olmayan kilise. free enterprise {ikt}. serbest teşebbüs. free flight roketin enerjisiz uçuşu. freefrom pain ağrıdan kurtulmuş. free gift karşılıksız hediye. free kick spor serbest vuruş, frikik. free lance serbest yazar veya fotoğrafçı. free list {ikt}. gümrüksüz giren eşya listesi; bir yere parasız girenlerin listesi, parasız dergi alanların listesi. free liver her şeyden bol bol yiyip içen kimse. free love bir erkekle bir kadının nikâhsız olarak birlikte yaşaması. free on board {tic}. gemide teslim, fob. free port {tic}. serbest liman. free thought {özellikle on sekizinci yüzyılda} serbest düşünce. free trade {tic}. serbest ticaret, yüksek gümrük resminden muaf milletlerarası ticaret. free verse siir serbest nazım. free wheel {oto}. rnotorun hızı arabanın hızından az olduğu zaman tekerleklerin serbest dönmesini sağlayan tertibat; bisiklette pedallar kullanılmayınca arka tekerleği serbest bırakan kenet. free with his money eli açık, cömert. make free with lâubali olmak, yüzgöz olmak. set free serbest bırakmak, azat etmek. freely
z. serbestçe. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
accident-free |
{'æksıdənt,fri:}
|
|
Free admission |
- [PHR] giriş: Ücretsiz giriş
|
|
free agent |
- [N] başına buyruk kimse, istediğini yapabilen kimse
|
|
alcohol-free |
{'ælkəhɔ:l,fri:}
|
|
free from bias |
|
|
free on board |
- [N] araçtan teslim, teslim: güvertede teslim, teslim: gemide teslim
|
|
caffeine-free |
|
|
toll-free call |
- [N] arama: ücretsiz arama
|
|
be free from care |
- [V] kaygısız olmak, kendini fazla üzmemek
|
|
free of charge |
|
|
Free Church |
- [N] kilise: devlete bağımsız kilise
|
|
duty-free |
{,du:tı'fri:}
- [A] gümrüksüz
- [ADV] gümrük ödemeden
|
|
Do you sell duty-free goods on board? |
- [PHR] gümrüksüz: Uçakta gümrüksüz ürünler satıyor musunuz?
|
|
fancy-free |
{'fænsı,fri:}
- [A] boşta, kâlbi boş, sevgilisi olmayan
|
|
Are you free? |
|
|
set free |
- [V] serbest bırakmak, azat etmek, özgürlüğüne kavuşturmak, salıvermek, tahliye etmek, kurtarmak
|
|
Will you be free tomorrow? |
- [PHR] boş: Yarın boş musunuz?
|
|
free area |
|
|
free back |
|
|
free enterprise |
|
|
|
|