Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
fail-safe Dinle! {'feıl,seıf}
  • [A] hazırlıklı, tedbirli, güvenceli

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
I would like to put some valuables in the safe deposit box.
  • [PHR] kasa: Bazı değerli eşyalarımı emanet kasasına koymak istiyorum.
safe deposit box
  • [N] kasa: çelik kasa, kasa: emanet kasası, kasa: banka kasası
safe buster
  • [N] kasa hırsızı
a safe card
  • [N] güvenilir kimse
fail Dinle! {feıl}
  • [N] zayıf not
  • [V] başaramamak, başarısız olmak, fiyasko ile sonuçlanmak, becerememek, ihmal etmek, suya düşmek, yapamamak, yapmamak, kalmak, tükenmek, iflas etmek, batmak, açmamak, başarısızlığa uğramak, ateş almamak, bozulmak, boşa çıkmak, boşa çıkarmak, ümidini kırmak, yüzüstü bırakmak, bırakmak
without fail
  • [ADV] elbette, pek tabi, şüphesiz, mutlâka
words fail me
  • [PHR] ne derler
fail-proof
  • [A] hazırlıklı, tedbirli, güvenceli
meat-safe {'mi:tseıf}
  • [N] tel dolap
play it safe
  • [V] sağlamcı olmak, riske girmemek, sağlama almak
safe Dinle! {seıf}
  • [A] emin, sağlam, güvencede, emin ellerde, güvenli, tehlikesiz, kesin, muhakkak, korkusuz
  • [N] kasa, kasa: çelik kasa
Is it safe to swim here?
  • [PHR] güvenli: Burada yüzmek güvenli mi?
safe and sound
  • [A] sağ salim, sapasağlam
  • [ADV] sağ salim, kazasız belâsız
safe conduct {,seıf'kɒndəkt}
  • [N] geçiş izni
safe deposit
  • [N] kasa: banka kasası, kiralık kasa
a safe bet elde bir.
as safe as houses İng., k. dili çok emniyetli.
be on the safe side ihtiyatlı davranmak.
fail f. başaramamak, becerememek, muvaffak olamamak, çıkmamak, bitmek, kifayet etmemek; kuvveti kesilmek, zayıflamak; iflâs etmek; kalmak {sınavda}, geçememek; boşa çıkarmak, bırakmak, ümidini kırmak; ihmal etmek, yapmamak; sınıfta bırakmak, geçirmemek. failsafe

s. arızalara karşı otomatik tertibatı olan {mekanizma}. Dont fail toact Mutlaka yap Yapmamazlık etme. He failed to come. Gelmedi. Words fail me Söyleyecek söz bulamıyorum. Ne desem bilmem ki ! without fail elbette, mutlaka.
fail f.
1. başaramamak; becerememek. He failed to come. Gelmedi.
2. iflas etmek.
3. kuvveti kesilmek, güçten düşmek.
4. sınıfta kalmak; sınıfta bırakmak.
5. sınavda kalmak; sınavda bırakmak.
6. boşa çıkarmak, bırakmak, ümidini kırmak.
7. ihmal etmek, yapmamak.
8. {ekinler} ürün vermemek.

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
fail
  • [N] doer, maker, subject, perpetrator, principal
fail
1. doer, maker, author.
2. law perpetrator.
3. biol. effective.
4. gram. subject.
fail * doer, maker, author. hukuk * perpetrator.
karışık ismi fail konuşma dili * complicated matter.