Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
edge Dinle! {edʒ}
  • [N] keskin kenar, ağız, kıyı, keskinlik, şiddet, kenar, kesit, üstünlük
  • [V] keskinleştirmek, kenar yapmak, yavaş yavaş ilerletmek, yan yan gitmek, sokulmak
edge i. kenar, ağız; {geom.} ayrıt; keskinlik; sınır, hudut; {A.B.D.}, {k.dili} avantaj, üstünlük . edge tool kesecek alet, keskin ağızlı alet . give an edge to bilemek; açmak {iştah}; {A.B.D.}, {k.dili} avantaj tanımak.on edge sabırsız; endişeli, aksi, sinirli; fazla hassas. take the edge off körletmek; kapamak {iştah}; zevkini azaltmak .set his teeth on edge dişlerini kamaştırmak, sinirlendirmek; iğrendirmek.
edge f. yanaşmak, yavaş yavaş sokulmak, yaklaşmak; yan yan ve yavaş yavaş sürmek; bilemek, keskinletmek; kenar geçirmek. edge in sokulmak.edge out kıl payı ile yenmek; kenara itmek.
edge i.
1. kenar.
2. k. dili avantaj, üstünlük.

f.
1. kenarına bordür yapmak.
2. {bir tarafa doğru} yavaş yavaş gitmek.
edge kenar

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
cutting edge
  • [N] ağız, keskin kenar, bıçak ağzı
have the edge on smb.
  • [ID] üstün olmak
have the edge over smb.
  • [ID] üstün olmak
on edge
  • [A] gergin, sabırsız, endişeli, aşırı hassas, sinirli
play with edge tools
  • [ID] ateşle oynamak
edge away
  • [V] yavaş yavaş uzaklaşmak, yan yan gitmek
edge in
  • [V] içine sokmak, sokulmak
edge off
  • [V] yavaş yavaş uzaklaşmak, yan yan gitmek
edge on
  • [V] hareket: harekete geçirmek, dürtmek, zorlamak
edge out
  • [V] kıl payı yenmek, kenara itmek, çekilmek, bırakmak
edge tool {'edʒ,tu:l}
  • [N] keskin alet
keen edge
  • [N] keskin yüz, ağız
knife-edge Dinle! {'naıfedʒ}
  • [N] bıçak ağzı
on a knife-edge
  • [ADV] diken üstünde, gergin
be on the razor's edge
  • [ID] bıçak sırtında olmak, kritik durumda olmak
razor's edge
  • [N] ustura ağzı
razor edge {'reızəredʒ}
  • [N] ustura ağzı
selvage edge
  • [N] kumaş kenarı
straight-edge {'streıt,edʒ}
  • [N] kıl cetvel, düz mastar
aileron leading edge kanatçık hücum kenarı

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
cutting-edge
1. in accord with the most fashionable ideas or style; "wears only the latest style"; "the last thing in swimwear"; "knows the newest dances"; "cutting-edge technology"; "a with-it boutique".