Türkçe » İngilizce |
Yukarı |
cutting-edge |
1. in accord with the most fashionable ideas or style; "wears only the latest style"; "the last thing in swimwear"; "knows the newest dances"; "cutting-edge technology"; "a with-it boutique". |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
cutting |
{'kʌtıŋ}
- [A] keskin, acı, kesici, sert, dondurucu, iğneleyici, içine işleyen, içe işleyen, kırıcı
- [N] kesme, doğrama, yol, çentik, kertik, kıymık, yonga, yol açma, hafriyat, kupür, kurgu hazırlığı, kesim, aşı dalı, çelik
|
|
before cutting |
|
|
without cutting |
|
|
cutting die |
- [N] keser zımba, kalıp: kesme kalıbı
|
|
cutting down |
|
|
cutting edge |
- [N] ağız, keskin kenar, bıçak ağzı
|
|
cutting nippers |
|
|
cutting words |
- [N] iğneleyici söz, iğneli söz
|
|
edge |
{edʒ}
- [N] keskin kenar, ağız, kıyı, keskinlik, şiddet, kenar, kesit, üstünlük
- [V] keskinleştirmek, kenar yapmak, yavaş yavaş ilerletmek, yan yan gitmek, sokulmak
|
|
have the edge on smb. |
|
|
have the edge over smb. |
|
|
on edge |
- [A] gergin, sabırsız, endişeli, aşırı hassas, sinirli
|
|
play with edge tools |
|
|
edge away |
- [V] yavaş yavaş uzaklaşmak, yan yan gitmek
|
|
edge in |
- [V] içine sokmak, sokulmak
|
|
edge off |
- [V] yavaş yavaş uzaklaşmak, yan yan gitmek
|
|
edge on |
- [V] hareket: harekete geçirmek, dürtmek, zorlamak
|
|
edge out |
- [V] kıl payı yenmek, kenara itmek, çekilmek, bırakmak
|
|
edge tool |
{'edʒ,tu:l}
|
|
keen edge |
|
|
|
|