Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
straight-edge {'streıt,edʒ}
  • [N] kıl cetvel, düz mastar

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
straight ahead
  • [ADV] dosdoğru
cutting edge
  • [N] ağız, keskin kenar, bıçak ağzı
straight as a die
  • [ID] dosdoğru, doğru, dürüst, özü sözü bir
edge Dinle! {edʒ}
  • [N] keskin kenar, ağız, kıyı, keskinlik, şiddet, kenar, kesit, üstünlük
  • [V] keskinleştirmek, kenar yapmak, yavaş yavaş ilerletmek, yan yan gitmek, sokulmak
have the edge on smb.
  • [ID] üstün olmak
have the edge over smb.
  • [ID] üstün olmak
on edge
  • [A] gergin, sabırsız, endişeli, aşırı hassas, sinirli
play with edge tools
  • [ID] ateşle oynamak
edge away
  • [V] yavaş yavaş uzaklaşmak, yan yan gitmek
edge in
  • [V] içine sokmak, sokulmak
edge off
  • [V] yavaş yavaş uzaklaşmak, yan yan gitmek
edge on
  • [V] hareket: harekete geçirmek, dürtmek, zorlamak
edge out
  • [V] kıl payı yenmek, kenara itmek, çekilmek, bırakmak
edge tool {'edʒ,tu:l}
  • [N] keskin alet
keep a straight face
  • [ID] ciddi durmak, ciddi kalmak
straight flush
  • [N] floş ruvayel, straigt flush, straight flush
keen edge
  • [N] keskin yüz, ağız
knife-edge Dinle! {'naıfedʒ}
  • [N] bıçak ağzı
on a knife-edge
  • [ADV] diken üstünde, gergin
be on the razor's edge
  • [ID] bıçak sırtında olmak, kritik durumda olmak

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
straight flush
  • [N] flush: straight flush
cutting-edge
1. in accord with the most fashionable ideas or style; "wears only the latest style"; "the last thing in swimwear"; "knows the newest dances"; "cutting-edge technology"; "a with-it boutique".
straight angle
1. an angle of 180 degrees.