İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
straight ahead |
|
|
cutting edge |
- [N] ağız, keskin kenar, bıçak ağzı
|
|
straight as a die |
- [ID] dosdoğru, doğru, dürüst, özü sözü bir
|
|
edge |
{edʒ}
- [N] keskin kenar, ağız, kıyı, keskinlik, şiddet, kenar, kesit, üstünlük
- [V] keskinleştirmek, kenar yapmak, yavaş yavaş ilerletmek, yan yan gitmek, sokulmak
|
|
have the edge on smb. |
|
|
have the edge over smb. |
|
|
on edge |
- [A] gergin, sabırsız, endişeli, aşırı hassas, sinirli
|
|
play with edge tools |
|
|
edge away |
- [V] yavaş yavaş uzaklaşmak, yan yan gitmek
|
|
edge in |
- [V] içine sokmak, sokulmak
|
|
edge off |
- [V] yavaş yavaş uzaklaşmak, yan yan gitmek
|
|
edge on |
- [V] hareket: harekete geçirmek, dürtmek, zorlamak
|
|
edge out |
- [V] kıl payı yenmek, kenara itmek, çekilmek, bırakmak
|
|
edge tool |
{'edʒ,tu:l}
|
|
keep a straight face |
- [ID] ciddi durmak, ciddi kalmak
|
|
straight flush |
- [N] floş ruvayel, straigt flush, straight flush
|
|
keen edge |
|
|
knife-edge |
{'naıfedʒ}
|
|
on a knife-edge |
- [ADV] diken üstünde, gergin
|
|
be on the razor's edge |
- [ID] bıçak sırtında olmak, kritik durumda olmak
|
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
straight flush |
- [N] flush: straight flush
|
|
cutting-edge |
1. in accord with the most fashionable ideas or style; "wears only the latest style"; "the last thing in swimwear"; "knows the newest dances"; "cutting-edge technology"; "a with-it boutique". |
|
straight angle |
1. an angle of 180 degrees. |
|
|
|