İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
cross |
{krɔ:s}
- [A] çapraz, kesişen, karşıt, aksi, kızgın, hilekâr, düzenbaz, çaprazlama, dargın
- [N] haç, artı işareti, çapraz, dert, melez, hile, dörtyol ağzı
- [V] çaprazlaştırmak, üst üste atmak, darılmak, geçmek, çapraz çizgiler çizmek, melezlemek, engellemek, bozmak, haç işareti yapmak, karşılaşmak, kesişmek
|
|
cross |
f. çaprazlamak; karşıdan karşıya geçmek; geçirmek; {bot}., {zool}. türleri ayrı olan hayvan veya çiçekleri çiftleştirip melez çeşitler elde etmek; karşı gelmek; türleri karışmak; haç işareti yapmak; üstüne çizgi çizmek. crossed in love aşkta bedbaht olmuş. Cross my heart. Vallahi I Yemin ederim ki... cross oneself istavroz çıkarmak. cross ones arms kollarını kavuşturmak. cross ones fingers iyi şans dilemek. cross ones legs ayak ayak üstüne atmak. cross ones mind hatırına gelmek, aklıhdan geçmek. cross out karalamak, bozmak, silmek {yazı}. cross someones palm bahşiş vermek; falcıya para vermek. cross swords with... ile çekişmek, kavga etmek. cross up işini bozmak, atlatmak; hıyanet etmek. |
|
cross |
s. darılmış, öfkeli; huysuz, ters, titiz; aksi, zıt; çapraz; aykırı; melez; karşıya geçen. cross action. {huk}. mukabil dava. cross section kesit, profil. cross street ara sokak. |
|
cross |
i. çapraz işareti; haç, put, çarmıh, salip, istavroz; isanın öIümünün sembolü olarak kullanılan haç şekli; keder, gam, elem, cefa, dert, musibet; dörtyol ağzı; melez. bear ones cross eziyete sabırla tahammül etmek, dertli olmak. Red Cross Kızılhaç. |
|
cross |
s. 1. huysuzlanmış; kızgın, öfkeli; aksi, ters. 2. geminin/uçağın rotasına aykırı esen {rüzgâr}. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
as cross as two sticks |
- [ID] huysuz, siniri tepesinde
|
|
be cross |
|
|
Greek cross |
- [NPR] haç: Yunan haçı, haç: dört kolu eşit haç
|
|
on the cross |
- [A] verev, çaprazlama, diyagonal
|
|
Red Cross |
|
|
Southern Cross |
|
|
the Cross |
- [NPR] Hristiyanlık, İsa: Hazreti İsa'nın gerildiği çarmıh, İsa: Hazreti İsa'nın çarmıha gerilmesi
|
|
Victoria Cross |
- [NPR] İngiliz askeri nişanı
|
|
cross action |
{,krɔ:s'ækʃən}
|
|
cross appeal |
{,krɔ:sə'pi:l}
|
|
cross-channel |
- [A] Manş Denizi: Manş Denizi'ni aşan
|
|
cross each other |
|
|
cross-examination |
{,krɔ:sıgzæmə'neıʃən}
|
|
cross-examine |
{,krɔ:sıg'zæmın}
- [V] çaprazlama sorgulamak, sorguya çekmek
|
|
cross-eyed |
{'krɔ:s,aıd}
|
|
cross fire |
{'krɔ:s,faıər}
- [N] çapraz ateş, yaylım ateşi, soru yağmuru
|
|
cross-grained |
{,krɔ:s'greınd}
- [A] ters damarlı, aksi, huysuz
|
|
cross-legged |
{,krɔ:s'legıd}
- [A] bacak bacak üstüne atmış
|
|
cross oneself |
- [V] haç çıkarmak, istavroz çıkarmak
|
|
cross one's mind |
- [V] aklına gelmek, aklından geçmek
|
|
|
|