İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
cross-examine |
{,krɔ:sıg'zæmın}
- [V] çaprazlama sorgulamak, sorguya çekmek
|
|
cross-examine |
f. sorguya çekmek. |
|
cross-examine |
f. sorguya çekmek, sıkıştırmak; {huk}. dava esnasında bir avukatın öbür tarafın şahidine sual sorması. |
|
cross-examine |
cross-ex.am.ine
krôs'îgzäm'în
Fiil
* sorguya çekmek. |
|
cross-examine |
sorguya çekmek, sıkıştırmak; {huk.} dava esnasında |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
cross |
{krɔ:s}
- [A] çapraz, kesişen, karşıt, aksi, kızgın, hilekâr, düzenbaz, çaprazlama, dargın
- [N] haç, artı işareti, çapraz, dert, melez, hile, dörtyol ağzı
- [V] çaprazlaştırmak, üst üste atmak, darılmak, geçmek, çapraz çizgiler çizmek, melezlemek, engellemek, bozmak, haç işareti yapmak, karşılaşmak, kesişmek
|
|
as cross as two sticks |
- [ID] huysuz, siniri tepesinde
|
|
be cross |
|
|
Greek cross |
- [NPR] haç: Yunan haçı, haç: dört kolu eşit haç
|
|
on the cross |
- [A] verev, çaprazlama, diyagonal
|
|
Red Cross |
|
|
Southern Cross |
|
|
the Cross |
- [NPR] Hristiyanlık, İsa: Hazreti İsa'nın gerildiği çarmıh, İsa: Hazreti İsa'nın çarmıha gerilmesi
|
|
Victoria Cross |
- [NPR] İngiliz askeri nişanı
|
|
cross action |
{,krɔ:s'ækʃən}
|
|
cross appeal |
{,krɔ:sə'pi:l}
|
|
cross-channel |
- [A] Manş Denizi: Manş Denizi'ni aşan
|
|
cross each other |
|
|
cross-examination |
{,krɔ:sıgzæmə'neıʃən}
|
|
cross-eyed |
{'krɔ:s,aıd}
|
|
cross fire |
{'krɔ:s,faıər}
- [N] çapraz ateş, yaylım ateşi, soru yağmuru
|
|
cross-grained |
{,krɔ:s'greınd}
- [A] ters damarlı, aksi, huysuz
|
|
cross-legged |
{,krɔ:s'legıd}
- [A] bacak bacak üstüne atmış
|
|
cross oneself |
- [V] haç çıkarmak, istavroz çıkarmak
|
|
cross one's mind |
- [V] aklına gelmek, aklından geçmek
|
|
|
|