channel |
{'tʃænəl}
- [N] kanal, nehir yatağı, oluk, suyolu, yol, yön, iletişim, bağlantı
- [V] kanala dökmek, maceraya sevketmek, kanal açmak
|
|
Green Channel (in the airport) |
|
|
the Channel |
|
|
the English Channel |
|
|
Which channel do I set to see the movie? |
- [PHR] kanal: Filmi izlemek için hangi kanala ayarlıyorum?
|
|
cross |
{krɔ:s}
- [A] çapraz, kesişen, karşıt, aksi, kızgın, hilekâr, düzenbaz, çaprazlama, dargın
- [N] haç, artı işareti, çapraz, dert, melez, hile, dörtyol ağzı
- [V] çaprazlaştırmak, üst üste atmak, darılmak, geçmek, çapraz çizgiler çizmek, melezlemek, engellemek, bozmak, haç işareti yapmak, karşılaşmak, kesişmek
|
|
as cross as two sticks |
- [ID] huysuz, siniri tepesinde
|
|
be cross |
|
|
Greek cross |
- [NPR] haç: Yunan haçı, haç: dört kolu eşit haç
|
|
on the cross |
- [A] verev, çaprazlama, diyagonal
|
|
Red Cross |
|
|
Southern Cross |
|
|
the Cross |
- [NPR] Hristiyanlık, İsa: Hazreti İsa'nın gerildiği çarmıh, İsa: Hazreti İsa'nın çarmıha gerilmesi
|
|
Victoria Cross |
- [NPR] İngiliz askeri nişanı
|
|
cross action |
{,krɔ:s'ækʃən}
|
|
cross appeal |
{,krɔ:sə'pi:l}
|
|
cross each other |
|
|
cross-examination |
{,krɔ:sıgzæmə'neıʃən}
|
|
cross-examine |
{,krɔ:sıg'zæmın}
- [V] çaprazlama sorgulamak, sorguya çekmek
|
|
cross-eyed |
{'krɔ:s,aıd}
|
|
|