about-face |
{ə'baʋt,feıs}
- [N] geriye dönüş, yüz seksen derece dönme
|
|
alarm clock |
{ə'lɑ:rm,klɒk}
|
|
around-the-clock |
{ə'raʋndðə,klɒk}
- [A] tam gün devam eden, gün boyunca, gün boyu süren, gece ve gündüz
|
|
Room service is available round the clock. |
- [PHR] varmak: Oda servisi saat başı vardır.
|
|
avert one's face |
|
|
bang in the face |
- [ADV] tam yüzüne, suratının ortasına
|
|
black in the face |
- [A] yüzü mosmor olmuş, sinirinden morarmış
|
|
bold-face |
- [A] koyu renk yazılmış, siyah harflerle yazılmış
|
|
clock |
{klɒk}
- [N] saat, kronometre, taksimetre, çorabın iki yanındaki ajur
- [V] saat tutmak, ölçmek, ulaştırmak
|
|
Can you repair this clock? |
- [PHR] saat: Bu saati tamir edebilir misiniz?
|
|
grandfather clock |
- [N] saat: sarkaçlı dolap saati
|
|
grandfather's clock |
- [N] saat: sarkaçlı dolap saati
|
|
I'd like a clock. |
- [PHR] saat: Saat istiyorum.
|
|
like clock |
|
|
longcase clock |
- [N] saat: sarkaçlı dolap saati
|
|
put the clock back |
- [V] eskiye dönüş yapmak, saat: saati geriye almak
|
|
round the clock |
{,raʋndðə'klɒk}
|
|
clock in |
- [V] kart basmak, kartını basmak, geliş zamanını yazmak
|
|
clock key |
|
|
clock off |
- [V] kart basmak, çıkış zamanını yazmak
|
|