İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
simple-mindedness |
{'sımpəl,maındıdnıs}
- [N] saflık, temiz kalplilik, alçakgönüllülük, safdillik, kolay inanırlık, kerizlik
|
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
absent-mindedness |
{,æbsənt'maındıdnıs}
|
|
narrow mindedness |
{'nærəʋ,maındnıs}
- [N] dar fikirlilik (fig.)
|
|
noble-mindedness |
{'nəʋbəl,maındnıs}
|
|
pure and simple |
|
|
Simple Simon |
|
|
simple |
{'sımpəl}
- [A] basit, sade ve basit, kolay, gösterişsiz, sade, yalın, saf, temiz kalpli, alçakgönüllü, kendi halinde, acemi, iradesiz, tam
- [N] kocakarı ilacı
|
|
simple equation |
- [N] basit denklem, birinci derece denklem
|
|
simple folks |
- [N] kendi halinde insanlar
|
|
simple fraction |
- [N] basit kesir, bayağı kesir
|
|
simple-hearted |
{'sımpəl,hɑ:rtıd}
- [A] saf, kolay inanan, temiz kalpli, safdil, tecrübesiz, alçakgönüllü, kendi halinde
|
|
simple interest |
|
|
simple job |
|
|
simple-minded |
{'sımpəl,maındıd}
- [A] saf, kolay inanan, safdil, temiz kalpli, tecrübesiz, alçakgönüllü, kendi halinde
|
|
simple thing |
|
|
mindedness |
1.
s. görüşlü, fikirli, niyetli; istekli görünen, gönlü yatmış. ,niyetli,xyz bak/aldır/dikkat et. 2. düsüncelilik. |
|
present simple |
1. mevcut. halihazırdaki. şimdiki. hazır. bu. adı geçen. şimdiki zaman. şu an. belge. hediye. armağan. sunmak. sahneye koymak. vermek. bulunmak {iltifat}. tanıtmak. takdim etmek. ortaya koymak. ileri sürmek. aday göstermek. arzetmek. çıkarmak. ibraz etm. |
|
pure and simple |
sadece, yalnızca. |
|
simple |
s.
i. basit, bileşik olmayan; sade, süssüz; bot. yalın {yaprak}; zool. münferit, tek; adi, bayağı; kolay; saf, halis; tabii, suni olmayan, yapmacıksız; budala, alık, ahmak; ahmakça; önemsiz, ehemmiyetsiz; kolay anlaşılır; ancak yeterli;
i. basit şey; ilâç yapılan ot; budala kimse. simple fraction bayağı kesir. simple fracture basit kırık. simple hearted
s. saf yürekli, temiz kalpli. simple interest basit faiz. simple machine basit makina. simpleminded
s. cahil; basit; kendi halinde; akıl noksan; aptal. Simple Simon saf ve aptal kimse. simpleness
i. sadelik, basitlik; saflık, bönlük. |
|
simple |
s. 1. sade, süssüz: a simple style sade bir stil. 2. anlaması/yapılması kolay, kolay, basit: a simple solution kolay bir çözüm. 3. kendi halinde, sıradan {kimse}. 4. saf, kolayca aldatılabilen. 5. geri zekâlı; bunak. 6. Bir şeyin tekliğini vurgulamak için kullanılır: It´s a desire for revenge, pure and simple. Bir intikam alma hırsından başka bir şey değil. |
|
Simple |
Basit |
|
|
|