Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
simple Dinle! {'sımpəl}
  • [A] basit, sade ve basit, kolay, gösterişsiz, sade, yalın, saf, temiz kalpli, alçakgönüllü, kendi halinde, acemi, iradesiz, tam
  • [N] kocakarı ilacı
simple s.

i. basit, bileşik olmayan; sade, süssüz; bot. yalın {yaprak}; zool. münferit, tek; adi, bayağı; kolay; saf, halis; tabii, suni olmayan, yapmacıksız; budala, alık, ahmak; ahmakça; önemsiz, ehemmiyetsiz; kolay anlaşılır; ancak yeterli;

i. basit şey; ilâç yapılan ot; budala kimse. simple fraction bayağı kesir. simple fracture basit kırık. simple hearted

s. saf yürekli, temiz kalpli. simple interest basit faiz. simple machine basit makina. simpleminded

s. cahil; basit; kendi halinde; akıl noksan; aptal. Simple Simon saf ve aptal kimse. simpleness

i. sadelik, basitlik; saflık, bönlük.
simple s.
1. sade, süssüz: a simple style sade bir stil.
2. anlaması/yapılması kolay, kolay, basit: a simple solution kolay bir çözüm.
3. kendi halinde, sıradan {kimse}.
4. saf, kolayca aldatılabilen.
5. geri zekâlı; bunak.
6. Bir şeyin tekliğini vurgulamak için kullanılır: It´s a desire for revenge, pure and simple. Bir intikam alma hırsından başka bir şey değil.
Simple Basit
simple yalın

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
pure and simple
  • [A] bal gibi
Simple Simon
  • [N] saf, budala
simple equation
  • [N] basit denklem, birinci derece denklem
simple folks
  • [N] kendi halinde insanlar
simple fraction
  • [N] basit kesir, bayağı kesir
simple-hearted {'sımpəl,hɑ:rtıd}
  • [A] saf, kolay inanan, temiz kalpli, safdil, tecrübesiz, alçakgönüllü, kendi halinde
simple interest
  • [N] basit faiz
simple job
  • [N] kolay iş
simple-minded {'sımpəl,maındıd}
  • [A] saf, kolay inanan, safdil, temiz kalpli, tecrübesiz, alçakgönüllü, kendi halinde
simple-mindedness {'sımpəl,maındıdnıs}
  • [N] saflık, temiz kalplilik, alçakgönüllülük, safdillik, kolay inanırlık, kerizlik
simple thing
  • [N] kolay şey
present simple
1. mevcut. halihazırdaki. şimdiki. hazır. bu. adı geçen. şimdiki zaman. şu an. belge. hediye. armağan. sunmak. sahneye koymak. vermek. bulunmak {iltifat}. tanıtmak. takdim etmek. ortaya koymak. ileri sürmek. aday göstermek. arzetmek. çıkarmak. ibraz etm.
pure and simple sadece, yalnızca.
Simple 3-D pie chart Basit 3-B pasta grafik
Simple 3-D surface chart Basit 3-B yüzey grafiği
Simple area chart Basit alan grafiği
Simple area chart with 3-D markers 3-B imli basit alan grafiği
Simple bar chart Basit çubuk grafik
Simple Chinese Temel Çince
Simple column chart Basit sütun grafik