Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
rush Dinle! {rʌʃ}
  • [N] acele, telaş, kızarıklık, kızartı, koşma, koşuşturma, sıçrama, atılma, saldırma, hücum, akın, üşüşme, toplanma, rağbet, kur, saz, hasırotu, önemsiz şey, fasa fiso
  • [V] acele etmek, koşmak, şiddetli esmek, hızlı akmak, atılmak, düşünmeden girişmek, aceleye getirmek, acele ettirmek, sıkboğaz etmek, sıkıştırmak, koşturmak, acele ile göndermek, yetiştirmek, çabucak halletmek, hücum etmek
rush i. saz, hasırotu.
rush f.
1. koşmak, acele etmek; koşturmak, acele ettirmek.
2. saldırmak.
3. hızla akmak.
4. aceleyle yapmak.

i.
1. koşma, acele etme.
2. hücum, hamle.
3. koşuşturma.
4. üşüşme.
rush f. koşmak, hızla yürümek, acele etmek; saldırmak; hızla akmak; düşüncesizce hamle yapmak; koşturmak, acele ettirmek; geriye atmak, püskürtmek; Amerikan futbolunda topu koltuğuna alıp koşmak; A.B.D. üyeliğini göz önünde bulundurmak. rush a bill through bir kanun tasarısını acele ile meclisten geçirmek. rush into print kitap yayımlamaya veya gazeteye yazı koymaya acele etmek. rush out of the room odadan fırlayıp çıkmak. refuse to be rushed kendi ağır temposundan vazgeçmemek.
rush i. koşma, acele etme; hücum, hamle, hız; hızlı hareket; üşüşme rush hour işin veya trafiğin en sıkışık olduğu zaman. rush order acele sipariş. in a rush meşgul.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
gold rush {'gəʋldrʌʃ}
  • [N] altına hücum
not worth a rush
  • [A] beş para etmez
with a rush
  • [ADV] çabucak, alelacele, acele ile, paldır küldür
rush about
  • [V] koşuşturmak
rush bed
  • [N] sazlık
rush-bottomed
  • [A] hasır oturaklı {sandalye}
rush forward
  • [N] atılma
rush hour
  • [N] iş çıkış saati, yoğun saat, kalabalık zamanı
rush-hour
  • [A] kalabalık, yoğun
rush in
  • [V] acele ile girmek, dalmak, aceleye getirmek, paldır küldür karar vermek, aniden gelmek
rush into
  • [V] aceleye getirmek, düşünmeden girişmek, paldır küldür karar vermek, acele ile girişmek, dalmak, birden girmek
rush into extremes
  • [V] aşırıya kaçmak
rush into one's mind
  • [V] birden aklına gelmek, aklına gelivermek
rush job
  • [N] acele iş, aceleye getirilmiş iş
rush order
  • [N] acele sipariş
rush smb. off one's feet
  • [ID] acele ettirmek, iki ayağını bir pabuca sokmak, sıkboğaz etmek
rush smb. to the hospital
  • [V] hastaneye yetiştirmek
rush up
  • [V] körüklemek
rush up prices
  • [V] fiyatları körüklemek
bul rush i. saz otu su hezaranı, hasır sazı bot. scirpus cernuus; koğalık, bot. Scirpus lacustris. small bulrush su kamışı, bot. Typha latifolia.