İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
punch-up |
{'pʌntʃ,ʌp}
- [N] kavga, dövüş, yumruklaşma
|
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
punch in one's card |
|
|
punch in the card |
|
|
center punch |
|
|
Punch |
{pʌntʃ}
- [NPR] kukla: şişman ve hantal bir kukla (tiy.)
|
|
punch |
{pʌntʃ}
- [N] kart basma makinesi, tıknaz tip, biz, delgeç, delgi, zımba, kuvvet, meyveli kokteyl {kâsede hazırlanır}, muşta, punch, yumruk, güç, baskı kalıbı, kısa bacaklı yük beygiri, bodur
- [V] yumruk atmak, yumruklamak, muşta ile vurmak, vurmak, sertçe basmak, zımbalamak, zımba ile delmek, delgeç ile delmek, biz ile delmek
|
|
punch-bowl |
{'pʌntʃbəʋl}
- [N] punch kâsesi, meyveli kokteyl kâsesi
|
|
punch card |
|
|
punch-drunk |
{'pʌntʃ,drʌŋk}
- [A] yumruklarla sersemlemiş, sersemlemiş, şaşırmış
|
|
punch line |
- [N] fıkranın esprili son cümlesi
|
|
punch press |
- [N] zımba presi, delgi presi
|
|
rabbit punch |
- [N] enseye yumruk, enseye sert vuruş
|
|
ticket punch |
|
|
punch |
i. zımba, delgi, matkap.
f. zımbalamak; zımba ile {delik} açmak. |
|
punch |
f. yumruklamak, yumruk atmak.
i. 1. yumruk, yumruklama. 2. kuvvet, etki. |
|
punch |
i. punç. |
|
punch |
i. punç, meşrubat. punch bowl içinde punç yapılan büyük kap. punch glass punç kadehi. |
|
punch |
i. İngiliz kukla oyununda karısı ile daima kavga eden Karagöze benzer bodur ve kambur adam. Punch and Judy show İngilterede bir nevi kukla oyunu. pleased as Punch çok memnun. |
|
punch |
f.
i. yumruklamak, muşta ile vurmak;
i. yumruk, muşta; {argo} kuvvet, enerji. punching bag boksörlerin antrenman yapması için şişirilmiş torba. punch line bir hikâyenin son ve en mühim cümlesi. |
|
punch |
i.
f. zımba, delgi, matkap, ıstampa;
f. zımbalamak, ıstampa ile basmak; biz ile delmek. center punch delik açılacak yerleri işaret eden zımba. |
|
punch |
delgi |
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
|
|