| ace in the hole |
|
|
| blast hole |
{'blæsthəʋl}
|
|
| coal-hole |
{'kəʋlhəʋl}
|
|
| dene |
{di:n}
- [N] korulu derin vadi, kumlu sahil yolu, kum tepeciği
|
|
| floss hole |
|
|
| glory-hole |
{'glɔ:rı,həʋl}
- [N] düzensiz oda, karışık çekmece, sandık odası
|
|
| gully drain hole |
- [N] lâğım ağzı, kanal ağzı
|
|
| hawse-hole |
{'hɔ:z,həʋl}
- [N] loça deliği, çapa zincirinin geçtiği delik
|
|
| hole |
{həʋl}
- [N] delik, çukur, oyuk, boşluk, derin yer, in, kovuk, hücre, kodes, zor durum
- [V] delmek, delik açmak, kazmak, deliğe sokmak, deliğe girmek, yuvasına girmek, kapanmak, köşesine çekilmek
|
|
| be in a hole |
- [ID] zor durumda olmak, sıkıntılı olmak, boşlukta olmak
|
|
| dig a hole |
- [V] çukur kazmak, delik açmak, çukur açmak
|
|
| make a hole in |
|
|
| hole-and-corner |
{,həʋlən'kɔ:rnər}
- [A] gizli, el altından, sinsi
|
|
| hole out |
|
|
| hole up |
- [V] deliğe girmek, yuvasına girmek, kapanmak, köşesine çekilmek
|
|
| What is par for this hole? |
- [PHR] vuruş: Bu delik için kaç vuruş yapmalıyım?
|
|
| Can you patch this hole? |
- [PHR] yama: Bu deliğe yama yapabilir misiniz?
|
|
| peep-hole |
{'pi:p,həʋl}
|
|
| rabbit hole |
{'ræbıt,həʋl}
|
|
| road hole |
|
|
|