Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
broken-hearted {,brəʋkən'hɑ:rtıd}
  • [A] kederli
broken-hearted s. kalbi kırık.
broken-hearted bro.ken-heart.ed Sıfat * kalbi kırık.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
I have broken my arm.
  • [PHR] kol: Kolumu kırdım.
My baggage is broken, and some things are missing.
  • [PHR] bagaj: Bagajım kırılmış ve bazı şeyler eksik.
big-hearted {,bıg'hɑ:rtıd}
  • [A] eli açık, iyi kâlpli, iyiliksever, cömert, yüce gönüllü, iyi yürekli
black-hearted {'blæk,hɑ:rtıd}
  • [A] kötü kalpli
The boiler is broken.
  • [PHR] sıcak: Sıcak su deposu bozuldu.
being broken down
  • [N] bozukluk
broken Dinle! {'brəʋkən}
  • [A] kesik, kırık, kırılmış, arızalı, çökmüş, yıkılmış, parçalanmış, bozuk, çiğnenmiş, ihlâl edilmiş
be broken
  • [V] kırılmak
being broken
  • [N] parçalanma
This is broken.
  • [PHR] kırık: Bu kırık.
broken down {,brəʋkən'daʋn}
  • [A] çökmüş, yıkılmış, bitkin, bozulmuş, bozuk, çökük
broken number
  • [N] kesir
broken off
  • [A] kopuk
chicken-hearted {'tʃıkən,hɑ:rtıd}
  • [A] korkak, ödlek, tavşan yürekli
The door is broken.
  • [PHR] kapı: Kapı kırılmış.
broken English
  • [N] İngilizce: bozuk İngilizce
false-hearted {fɔ:ls'hɑ:rtıd}
  • [A] hain, sadakâtsiz
The freezer is broken.
  • [PHR] dondurucu: Dondurucu bozuldu.
good-hearted Dinle! {,gʋd'hɑ:rtıd}
  • [A] iyi kâlpli
great-hearted {,greıt'hɑ:rtıd}
  • [A] yüce, iyi kâlpli, cesur, yürekli

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
broken in
1. tamed or trained to obey; "a horse broken to the saddle"; "this old nag is well broken in".
good-hearted
1. generously responsive; "good-hearted but inept efforts to help"; "take a kindly interest"; "a kindly gentleman"; "an openhearted gift to charity".