Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
broken Dinle! {'brəʋkən}
  • [A] kesik, kırık, kırılmış, arızalı, çökmüş, yıkılmış, parçalanmış, bozuk, çiğnenmiş, ihlâl edilmiş
broken bak. break;

s. kırılmış, parçalanmış, yarılmış, yarık, kırık {çizgi}; eksik, parçaları kırılmış {çay, yemek takımı}; ihlâl edilmiş, çiğnenmiş, yer yer kesilmiş, inkıtaa uğramış; ruhça ve bedence zayıf düşmüş; terbiye edilmiş {at v.b.}; bozuk, fena konuşulan {dil} : iflâs etmiş, mahvolmuş. broken lot sayısı yüzden az olan satılık hisseler {borsa} . broken-down

s. çökük, bozuk, bitkin. broken-hearted

s. kalbi kırık, ümitsizliğe kapılmış. broken-winded

s. soluyan {at}. be all broken up over {bir şeyden dolayı} çok üzgün olmak.
broken s.
1. kırık, kırılmış.
2. bozuk, bozulmuş.
3. {kötü bir olaydan sonra} umudunu yitirmiş.
4. dilbilgisi kurallarına uymayan {bir yabancının konuşması}: That Frenchman speaks broken English. O Fransız, İngilizceyi iyi konuşamıyor.
broken bro.ken bro'kın Sıfat * kırık, kırılmış. * bozuk, bozulmuş. * {kötü bir olaydan sonra} umudunu yitirmiş. * dilbilgisi kurallarına uymayan {bir yabancının konuşması}: That Frenchman speaks broken English. O Fransız, İngilizceyi iyi konuşamıyor.
broken {bak.} break; kırılmış, parçalanmış, yarılmış, ya

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
I have broken my arm.
  • [PHR] kol: Kolumu kırdım.
My baggage is broken, and some things are missing.
  • [PHR] bagaj: Bagajım kırılmış ve bazı şeyler eksik.
The boiler is broken.
  • [PHR] sıcak: Sıcak su deposu bozuldu.
being broken down
  • [N] bozukluk
be broken
  • [V] kırılmak
being broken
  • [N] parçalanma
This is broken.
  • [PHR] kırık: Bu kırık.
broken down {,brəʋkən'daʋn}
  • [A] çökmüş, yıkılmış, bitkin, bozulmuş, bozuk, çökük
broken-hearted {,brəʋkən'hɑ:rtıd}
  • [A] kederli
broken number
  • [N] kesir
broken off
  • [A] kopuk
The door is broken.
  • [PHR] kapı: Kapı kırılmış.
broken English
  • [N] İngilizce: bozuk İngilizce
The freezer is broken.
  • [PHR] dondurucu: Dondurucu bozuldu.
The kettle is broken.
  • [PHR] çaydanlık: Çaydanlık bozuldu.
The lamp is broken.
  • [PHR] lâmba: Lâmba bozuldu.
I have broken my leg.
  • [PHR] bacak: Bacağımı kırdım.
The lock is broken.
  • [PHR] kilit: Kilit kırılmış.
My suitcase is broken, and some things are missing.
  • [PHR] valiz: Valizim kırılmış ve bazı şeyler eksik.
The washing machine is broken.
  • [PHR] çamaşır: Çamaşır makinesi bozuldu.

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
broken in
1. tamed or trained to obey; "a horse broken to the saddle"; "this old nag is well broken in".