Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
rock Dinle! {rɒk}
  • [N] kaya, kaya parçası, taş, elmas, lolipop, para, dolar, sıkıntı, belâ, değerli taş, dert
  • [V] sallamak, sallanmak, sallayarak uyutmak, sarsmak, şok etmek, zorlaştırmak, sarsılmak, şok olmak, rock yapmak {dans}, ırgalamak
Rock Dinle! {rɒk}
  • [NPR] Cebelitarık kalesi, Cebelitarık Dağı
rock i. kaya; kaya parçası; kaya gibi kuvvetli şey; {A.B.D.},{ argo} büyük mücevher, elmas; {ing.} akide şekeri; felâkete sebep olan şey. the Rock Cebelitarık dağı ve kalesi. rock bass Amerikaya mahsus bir çeşit tatlı su balığı. rock bottom kaya tabakası; en aşağı {fiyat}. rockbound

s. etrafı kayalık; ulaşılmaz, erişilmez. rock candy akide şekeri. rock crystal neceftaşı. rock garden kayalık yerde bulunan bahçe; dağ çiçekleri yetiş- tirmek için özel olarak yapılan kayalık bahçe. rock ruby 1â1 taşı. rock salt kayatuzu. rockwork

i. kaya parçaları ile yapılan duvar veya bahçe- süsü. living rock arz kabuğun daki taşküreden ayrılmamış kaya kitlesi. on the rocks kayaya çarpmış, harap olmuş; iflâs etmiş; buzlu fakat soda veya su katılmamış {viski}.
rock f.

i. sallamak; beşik sallamak, sallayarak. uyutmak; sallanmak, olduğu yerde sallanmak; i sallama, sallanma .rockandroll

i. çok ritmik bir pop müziği .rocking chair salıncaklı sandalye. rocking horse salmcaklı oyuncak at. rock the boat velveleye vermek.
rock i.
1. kaya; kaya parçası.
2. taş.
3. kaya gibi kuvvetli şey.
4. argo büyük mücevher, elmas.
5. İng. akide şekeri.

Türkçe » İngilizce Yukarı
rock
  • [N] rock and roll, rock'n'roll
Rock Rock
rock rock and roll, rock'n'roll n.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
Rock of Gibraltar
  • [NPR] Cebelitarık kalesi, Cebelitarık Dağı
igneous rock
  • [N] volkanik kaya
Plymouth Rock
  • [NPR] Plimut tavuğu
throw rock at
  • [V] taş atmak
rock and roll {,rɒkən'rəʋl}
  • [N] rock'n'roll, rock
rock bottom {,rɒk'bɒtəm}
  • [N] en düşük nokta, en aşağı düzey
rock-bottom {,rɒk'bɒtəm}
  • [A] en ucuz, en düşük
get down to rock bottom
  • [V] en düşük seviyeye inmek
rock bottom price
  • [N] en düşük fiyat, en ucuz fiyat
rock-bound
  • [A] kayalarla çevrili
rock candy
  • [N] akide şekeri
rock climbing {'rɒk,klaımıŋ}
  • [N] kayalıklara tırmanma
rock cork
  • [N] asbestos
rock crystal {'rɒk,krıstəl}
  • [N] necef taşı
rock debris
  • [N] kaya molozu
rock (dove) {rɒk}
  • [N] kaya güvercini
rock drill {'rɒkdrıl}
  • [N] kaya matkabı, kaya delme makinesi
rock drowings
  • [N] kaya resimleri
rock flour
  • [N] kaya tozu
rock garden {'rɒk,gɑ:rdən}
  • [N] kayalık yerdeki bahçe

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
bir tür rock müzik
  • [N] heavy metal
rock'çı
  • [N] rocker
rock'n'roll
  • [N] rock'n'roll, rock and roll
rock yapmak (dans)
  • [V] rock
rock and roll rock and roll
bir tür rock müzik heavy metal n.
rock yapmak (dans) rock v.
rock'çı rocker n.