İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
track |
{træk}
- [N] iz, ray, hat, yol, rota, yörünge, patika, pist, tekerlek izi, tekerlek aralığı, dümen suyu, palet {araç}
- [V] izlemek, takip etmek, izini aramak, iz bırakmak, geçmek {çöl vb.}, ray döşemek, ayağıyla içeri taşımak {çamur vb.}, palet takmak {araç}
|
|
track |
i. 1. iz: He followed the bear´s tracks. Ayının ayak izlerini takip etti. 2. ray, hat. 3. spor {yarışların yapıldığı} pist. 4. patika. 5. takip edilen yol: the track of a hurricane urağanın takip ettiği yol. 6. {plaktaki belirli bir} bant. 7. {tank v.b. tırtıllı araçlara ait} tırtıl, palet.
f. 1. -in izlerini takip etmek. 2. down -in izlerini takip edip yakalamak: They tracked down the murderer. Katili izleyip yakaladılar. 3. {up} ayak izlerini {bir yerde} bırakmak: You´ve tracked mud all over the house. Evin her tarafında çamurlu ayak izlerini bıraktın. Don´t track up my kitchen floor! Mutfağımda ayak izi bırakma! Your muddy boots are tracking. Çamurlu botların iz bırakıyor. 4. {hareket eden birini/bir şeyi} takip etmek, izlemek. |
|
track |
i.
f. iz, eser, nişan; ayak veya tekerlek izi: yol: koşu yolu: spor atletizm, koşma, atlama ve atma: ray: dizi, seri;
f. izlemek, takip etmek; izini aramak: geçmek; iz bırakmak veya yapmak; iki tekerlek arasında uzanmak {mesafe}. track down izleyerek bulmak. track man {spor} koşucu, atlet. track meet {spor} atletizm karşılaşması. track shoe kabaralı ayakkabı. across the tracks kenar mahallede. double track çift hatlı {demir yolu}. in ones tracks olduğu yerde. jump the track raydan çıkmak; yoldan sapmak, geçmek, atlamak. keep track of dikkatle izlemek; ilişkiyi devam ettirmek. lose track of bağlantıyı kaybetmek, izini yitirmek. make tracks acele gitmek off the track hattan çıkmış; konudan ayrılmış. on the track konuyla ilgili on the right track doğru yolda. in his tracks peşinde, izinde. single track tek hatlı, tek yönlü. singletrack mind aymazlık, gözü bağlılık. the beaten track çok geçilmiş yol, işlek yol. The children tracked snow into the house. Cocuklar ayakkabılarıyle karı içeriye taşıdılar. tracker
i. izleyen kimse. |
|
track |
iz |
|
track |
izlemek |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
off the beaten track |
|
|
beaten track |
- [N] uğrak yeri, uğrak, sıkça gidilen yer, sık sık gidilen yer
|
|
cinder track |
{'sındərtræk}
|
|
dialogue track |
|
|
dirt track |
{'dɜ:rt,træk}
- [N] kül dökülmüş yarış yolu
|
|
one-track |
{'wʌntræk}
- [A] tek yönlü, tek hatlı, sabit fikir haline gelmiş, saplantı halinde
|
|
have a one-track |
|
|
single-track |
{,sıŋgəl'træk}
|
|
sound track |
{'saʋndtræk}
- [N] ses bandı {film}, film şeridinde sesin kayıtlı olduğu yer
|
|
spur track |
|
|
keep track of |
- [V] izini kaybetmemek, teması kesmemek, görüşmeye devam etmek
|
|
lose the track of |
|
|
lose track of |
- [V] izini kaybetmek, bağlantıyı kaybetmek
|
|
off the track |
|
|
on track |
|
|
throw smb. off the track |
|
|
track-and-field |
- [A] atletizm yarışmalarına ait
|
|
track-and-field sports |
|
|
track down |
- [V] izini aramak, iz sürerek bulmak
|
|
track events |
|
|
|
|