Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
tight Dinle! {taıt}
  • [A] sıkı, dar, gergin, kasılmış, sızdırmaz, zor, kritik, kısa ve özlü, cimri, eli sıkı, başabaş, sarhoş
tight s.
1. sıkışmış: The lid of the jar is so tight I can´t open it. Kavanozun kapağı öyle sıkışmış ki açamıyorum.
2. iyice gerilmiş, gergin: The drumhead was quite tight. Davulun derisi çok gergindi.
3. dar/sıkı {giysi}: a tight collar sıkı bir yaka. What tight pants! Ne dar bir pantolon! This sport coat´s too tight. Bu ceket beni sıkıyor.
4. aralarında az aralık bulunan, sık {saflar}.
5. k. dili sıkı, cimri.
6. k. dili sarhoş.
7. temin edilmesi zor {bir malzeme}.

z. sıkı, sıkı bir şekilde: Hold on tight! Sıkı tutun/sarıl!
tight s.

z. sıkı, gergin; akmaz, sızmaz, su geçmez; dar; sıkışık; k.dili eli sıkı, cimri; k.dili müşkül, zor; zorluk çeken; tıkanmış; ucu ucuna; sıkı gerilmiş {ip}; kesat; {argo} sarhoş; tedariki güç; kısaltılmış {üslup};

z. sımsıkı. tightly

z. sıkıca tightness

i. sıkılık.
tight tight tayt Sıfat * sıkışmış: The lid of the jar is so tight I can't open it. Kavanozun kapağı öyle sıkışmış ki açamıyorum. * iyice gerilmiş, gergin. * dar veya sıkı {giysi}. * aralarında az aralık bulunan, sık {saflar}. Konuşma Dili * sıkı, cimri. Konuşma Dili * sarhoş. * temin edilmesi zor {bir malzeme}. Zarf * sıkı, sıkı bir şekilde: Hold on tight! Sıkı tutun/sarıl!
tight sıkı, gergin; akmaz, sızmaz, su geçmez; dar; sıkış

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
in a tight corner
  • [ID] köşeye sıkışmış
holding tight
  • [N] sıkı tutma
tight purse
  • [N] cimri
keep a tight rein on
  • [ID] kontrol altında tutmak
  • [V] dizginlemek
be stretched tight
  • [V] kasılmak
stretch tight
  • [V] kasmak
hold tight
  • [V] sıkı tutmak, sıkmak
It's too tight.
  • [PHR] dar: Çok dar.
It's too tight here.
  • [PHR] dar: Burası çok dar.
sit tight
  • [V] kımıldamamak, sağlam oturmak, krizin geçmesini beklemek, vazgeçmemek
very tight
  • [ADV] sımsıkı
tight corner
  • [N] zor durum, güç durum
tight-fisted {'taıt,fıstıd}
  • [A] cimri, eli sıkı
tight fit
  • [A] daracık, sımsıkı oturmuş
tight-lipped Dinle! {'taıt,lıpt}
  • [A] ağzı sıkı, sır tutan, dudakları kenetlenmiş {kızgın}
be in a (tight) spot k. dili zor bir durumda olmak.
sit tight sıkı durmak.
sleep tight
1. uyku. uyuma. kış uykusu. uyku hali. ölüm. uyumak. uyuklamak. gecelemek. kalmak. fırıl fırıl dönmek. çok hızlı dönmek. yatacak yer sağlamak.
be in a tight spot * zor bir durumda olmak.
sit tight * sıkı durmak.