İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
| tack |
{tæk}
- [N] geçici olarak tutturma, raptiye, iri başlı küçük çivi, besin, yiyecek, yol, yöntem, gemi: geminin rüzgâra göre yaptığı yön değişikliği, rüzgâra karşı volta vurma
- [V] raptiyelemek, teyellemek, tutturmak, çakmak, katmak, eklemek, birleştirmek, gemi: gemiyi çevirmek, rüzgâra karşı volta vurmak
|
|
| tack |
i. den. yiyecek, gıda. |
|
| tack |
i.
f. ufak çivi, pünez; den. kuntra; karula yakası; bir geminin yelkenlerinin vaziyetine göre gittiği yol; yelkenli geminin rüzgâr sebebiyle yol değiştirmesi; dengi diş, yol; tedbir; teyel;
f. çivi ile iliştirmek veya pekiştirmek; iliştirmek; den. orsa etmek. tack on den. gemiyi çevirmek; ilave etmek. get down to brass tacks asıl konuya dönmek. port tack den. kuntralar iskeleden seyir. starboard tack kuntralar sancaktan seyir. |
|
| tack |
i. 1. ufak çivi; raptiye, pünez. 2. {bir yelkenlinin/bir hareketin/bir düşüncenin takip ettiği} yön: The ship was on a port tack. Gemi iskeleden gidiyordu. He suddenly set the conversation on a different tack. Birdenbire sohbetin mecrasını değiştirdi. You ought to try a new tack with her. Ona başka bir tarzda yaklaşmalısın. 3. den. {yelkenlinin, seyrini değiştirmek için yaptığı} tiramola: We can get there in two tacks. İki tiramolayla oraya varırız. 4. terz. teyel.
f. 1. den. {yelkenli} volta vurmak, tiramolayla yükselmek, tiramola ederek gitmek. 2. terz. teyellemek, teyelle tutturmak. |
|
| tack |
tack
täk
İsim
* ufak çivi; raptiye, pünez.
* {bir yelkenlinin, bir hareketin, bir düşüncenin takip ettiği} yön.
* {yelkenlinin, seyrini değiştirmek için yaptığı} tiramola.
* teyel.
Fiil
* {yelkenli} volta vurmak, tiramolayla yükselmek, tiramola ederek gitmek.
* teyellemek, teyelle tutturmak. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
| hard tack |
{'hɑ:rd,tæk}
- [N] galeta, peksimet, gemi yemeği
|
|
| tack down |
|
|
| tack together |
- [V] teyellemek, tutturmak
|
|
| tick-tack |
{,tık'tæk}
- [N] saat sesi, işaret: işaretle bahisleri bildirme {at yarışı}
|
|
| tick-tack man |
- [N] işaret: işaretle bahisleri bildiren adam {at yarışı}
|
|
| tin tack |
{'tın,tæk}
|
|
| tack s.t. down |
bir şeyi çivileyerek/raptiyeleyerek açılmaz/hareket etmez bir duruma getirmek. |
|
| tack s.t. on |
1. bir şeyi çiviyle/raptiyeyle {bir yere} asmak. 2. {to} bir şeyi sonradan gelişigüzel bir şekilde {bir şeye} eklemek. |
|
| tack something down |
* bir şeyi çivileyerek veya raptiyeleyerek açılmaz veya hareket etmez bir duruma getirmek. |
|
| tack something on |
* bir şeyi çivi veya raptiyeyle {bir yere} asmak.
* [{to}] bir şeyi sonradan gelişigüzel bir şekilde {bir şeye} eklemek. |
|
| tack hammer |
çekiç |
|
| tack on |
ekle |
|
| tailor's tack |
bol teyel |
|
| tailors tack |
bol teyel |
|
| hard tack |
galeta, peksimet, gemi yemeği |
i. |
| tack down |
çivilemek, çakmak |
|
| tack together |
teyellemek, tutturmak |
f. |
| tick tack |
saat sesi, işaretle bahisleri bildirme {at yarışı} |
| | |