İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
| smack-dab |
z. tam: The statue was smack-dab in the middle of the square. Heykel meydanın tam ortasındaydı. |
|
| smack-dab |
z. A.B.D., {argo} dosdoğru, isabet ederek. |
|
| smack-dab |
smack-dab
Zarf
* tam. |
|
| smack-dab |
{A.B.D.}, {argo} dosdoğru, isabet ederek. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
| fishing smack |
{'fıʃıŋsmæk}
|
|
| smack |
{smæk}
- [ADV] şap diye, şapır şupur, doğruca, tam olarak, tümüyle
- [N] şamar, tokat, şaplak, şapırtı, şapırdama, şapır şupur öpüş, hafif tad, lezzet, tutam {tuz vb.}, iz, tek direkli balıkçı teknesi, canlı balık tutan tekne, şap, şak, şapırt
- [V] şapırdatmak, şaplak atmak, şaplatmak, şaklatmak, şamar atmak, tokatlamak, şapır şupur öpmek
|
|
| smack |
f. of 1. {soyut bir şey} kokmak, -in kokusu olmak: This smacks of treachery. Bu ihanet kokuyor. 2. {bir yiyecekte/içecekte} {belirli bir şeyin} hafif bir tadı olmak: This coffee smacks of cardamom. Bu kahvede hafif bir kakule tadı var. |
|
| smack |
i. 1. şapırtı, şapırdama, öpme sesi. 2. şap sesi. 3. şaplak, sille, tokat. 4. küt sesi.
f. 1. şapırdatarak öpmek/içmek, şapır şupur/şapır şapır öpmek/içmek. 2. on -e şaplak atmak, -e tokat şaplatmak: She smacked him on the mouth. Ağzına bir şaplak attı. 3. down on küt diye {bir yere} vurmak: He smacked the book down on the table. Kitabı masaya küt diye vurdu. |
|
| smack |
i. A.B.D., {argo} eroin . |
|
| smack |
i.
f. şapırtı; tokat, şamar; tokat sesi, sesli şamar;
f. şapırtı ile öpmek veya tatmak; tokat atmak. |
|
| smack |
i. yelkenli büyük balıkçı kayığı, alamana. |
|
| smack |
i.
f. hafif koku veya lezzet;
f. gen. {of ile} hafif çeşnisi veya kokusu olmak; imada bulunmak . |
|
| smack in/into/on/onto |
1. tam: He was sitting smack in the middle of the row. Sıranın tam ortasında oturuyordu. 2. kuvvetle: The truck ran smack into the wall. Kamyon büyük bir hızla duvara çarptı. |
|
| smack one´s lips |
dudaklarını şapırdatmak. |
|
| smack one´s lips |
dudaklarını şapırdatmak. |
|
| smack |
smack
smäk
İsim
* şapırtı, şapırdama, öpme sesi.
* şap sesi.
* şaplak, sille, tokat.
* küt sesi.
Fiil
* şapırdatarak öpmek veya içmek, şapır şupur/şapır şapır öpmek veya içmek.
* [on] -e şaplak atmak, -e tokat şaplatmak.
* [down on] küt diye {bir yere} vurmak. |
|
| smack |
smack
smäk
Fiil
* [of] {soyut bir şey} kokmak, -in kokusu olmak:
This smacks of treachery.
Bu ihanet kokuyor.
* [of] {bir yiyecek veya içecekte} {belirli bir şeyin} hafif bir tadı olmak. |
|
| smack in |
* tam.
* kuvvetle. |
|
| smack into |
* tam.
* kuvvetle. |
|
| smack on |
* tam.
* kuvvetle. |
|
| smack one's lips |
* dudaklarını şapırdatmak. |
|
| smack onto |
* tam.
* kuvvetle. |
|
| smack |
{A.B.D.}, {argo} eroin . |
|
| smack |
şapırtı; tokat, şamar; tokat sesi, sesli şamar; ş |
|
|
|