Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
press Dinle! {pres}
  • [N] basın, basın mensupları, baskı, sıkacak, pres, cendere, mengene, matbaa makinesi, pres ütü, sıkışıklık, acele, kalabalık, izdiham, zorla askere alma
  • [V] baskı yapmak, sıkıştırmak, sıkmak, basmak, sıkmak {limon vb.}, topluca ilerlemek, zorlamak, ütülemek, preslemek, acil olmak
press f.

i. zorla hizmete almak; bahriye hizmetine zorlamak;

i. askerliğe, özellikle bahriyeye zorla alma. press gang bahriyeye zorla asker toplama bölüğü.
press i. basın, basılmış şeyler ve özellikle gazeteler; basın mensupları; gazete yazısı; matbaa makinası; matbaa, basımevi; baskı tezgâhı; pres, cendere, mengene; sıkıştırma; kalabalık, yığışma; sıkışma, acele, baskı, iş çokluğu; baskı sanatı; elbise dolabı; {giyside} ütü. press agent {sanatçının} basın sözcüsü. press association basın kurumu. press box herhangi bir yerde basın mensuplarına ayrılan yer. press clipping gazet. kupür. press conference basın toplantısı. press gallery basın locası. press of canvas yelkenin rüzgârın elverdiği kadar açılması. press proof matb. son prova, makina provası. press release basın bildirisi. freedom of the press basın özgürlüğü. go to press matbaaya verilmek, basılmak. hat press şapka kalıbı. hay press ot presesi. in press basılmakta. off the press bas- kıdan çıkmış. oil press yağhane. the press of modern life zamanın gerektirdikleri. the yellow press günlük olayları abartmalı ve hissi bir dille yayımlayan gazeteler.
press f. basmak; sıkmak, sıkıştırmak; sıkıp suyunu veya yağını almak, özsuyunu almak; sıkıştırmak, baskı yapmak, zorlamak, üstüne düşmek, ısrar etmek; sıkıca sarılmak; zorlamak; hızlı sürmek, çok koşturmak; ütülemek; kitle halinde ilerlemek. press forward hızla ilerlemek. Dont press your luck. Şansına güvenme. Time is pressing. Vakit dar.
press i.
1. basın, medya.
2. yayınevi.
3. basın mensupları.
4. matbaa, basımevi.
5. baskı/matbaa makinesi.
6. pres, cendere, mengene.
7. sıkıştırma.
8. kalabalık.
9. {elbise/çamaşır için} dolap/yüklük.
10. {giyside} ütü.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
press button {'pres,bʌtən}
  • [N] düğme: elektrik düğmesi
press smb. close
  • [V] üstüne varmak, sıkıştırmak, baskı altında tutmak
corrector of the press
  • [N] düzeltici, düzeltmen
Will you clean and press this dress?
  • [PHR] elbise: Bu elbiseyi temizleyip ütüler misiniz?
press flesh
  • [V] el sıkmak, tokalaşmak
freedom of the press
  • [N] basın özgürlüğü
gutter press
  • [N] adi basın, düzeysiz gazeteler
Will you clean and press this jacket?
  • [PHR] ceket: Bu ceketi temizleyip ütüler misiniz?
note press
  • [N] para basımı, banknot basımı
Can you press these pants while I wait?
  • [PHR] ütü: Ben beklerken bu pantolonları ütüler misiniz?
go to press
  • [V] baskıya verilmek
have a good press
  • [V] gazetelerde iyi bahsedilmek, gazetelerde iyi yazılmak, basında iyi sözedilmek
Press Gallery {pres'gælərı}
  • [NPR] basın: avam kamarasında basın locası
press a charge
  • [V] dava açmak
press agency
  • [N] basın ajansı
press agent
  • [N] basın sözcüsü
press baron
  • [N] basın kralı, gazete patronu {büyük}
press-box {'presbɒks}
  • [N] basın tribünü
press campaign
  • [N] basın kampanyası
press clipping
  • [N] gazete kupürü