İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
hard-boiled |
{,hɑ:rd'bɔıld}
- [A] katı, pişkin, yüzsüz, kaşarlanmış, kurt, kurnaz, hilekâr
|
|
hard-boiled |
s. 1. lop, katı {yumurta}. 2. k. dili kül yutmaz, kurt. |
|
hard-boiled |
hard-boiled
hard'boyld'
Sıfat
* lop, katı {yumurta}.
Konuşma Dili
* kül yutmaz, kurt. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
drive a hard bargain |
|
|
bear hard on |
- [V] ağır gelmek, yük olmak
|
|
boiled beef |
- [N] et: haşlanmış sığır eti
|
|
boiled beef and cabbage |
- [N] et: haşlanmış sığır eti ve lahana
|
|
hard biscuit |
|
|
boiled |
{bɔıld}
|
|
boiled dinner |
|
|
boiled shirt |
- [N] resmi günlerde giyilen gömlek
|
|
boiled sweet |
|
|
hard case |
- [N] mesele: zor mesele, şey: zorlu şey, ceviz: çetin ceviz, tip: zorlu tip
|
|
hard cheese! |
- [INTRJ] senin bileceğin iş!, beni ilgilendirmez!
|
|
hard cider |
- [N] elma suyu, şarap: elma şarabı
|
|
hard currency |
- [N] sağlam para, tedavüldeki para, para dolaşımı
|
|
hard cyder |
- [N] elma suyu, şarap: elma şarabı
|
|
die-hard |
{'daıhɑ:rd}
- [A] inatçı, dokuzcanlı, gerici, tutucu
- [N] inatçı, dik kafalı kimse, eski kafalı kimse, tutucu kimse, dokuzcanlı şey
|
|
boiled egg |
- [N] yumurta: rafadan yumurta
|
|
hard-boiled egg |
- [N] yumurta: haşlanmış katı yumurta, yumurta: katı yumurta
|
|
soft-boiled egg |
- [N] yumurta: rafadan yumurta
|
|
fallen on hard times |
|
|
hard |
{hɑ:rd}
- [A] nasırlı, sert, katı, ağır, çetin, zor, sağlam, dayanıklı, güç, şiddetli, ekşi, ekşimiş, sıkı
- [ADV] zorla, sıkı, sert, aşırı, yakın, yanında
- [N] sert penis
|
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
|
|