İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
hang |
{hæŋ}
- [N] sarkma, duruş, anlam, manâ, kullanış biçimi
- [V] asmak, takmak, sarkıtmak, kaplamak {duvar kâğıdı}, ip: ipe çekmek, sarkmak, asılı durmak, asılmak, bağlanmak, dayanmak, bağlı olmak, eğilmek, batmak
|
|
hang |
{f.} {hanged} asarak idam etmek . |
|
hang |
{i.} duruş {etek, perde}; anlam, mana, kullanılış tarzı; sarkma, asılış. get the hang of usulünü öğrenmek, manasını kavramak. not give a hang aldırmamak, umursamamak . |
|
hang |
{f.} {hung} asmak; takmak; sarkıt mak; eğmek {baş}; kaplamak, yapıştırmak; ABD engellemek, mani olmak {jüri kararı}; asılmak, asılı olmak, sallanmak, sarkmak . hang around {k.dili} başıboş gezerek beklemek. hang back tereddüt etmek, çekinmek . hang fire zamanında ateş almamak; neticesi çıkmamak. hang heavy yavaş geçmek {zaman}. hang in the balance muallâkta olmak . Hang it ! Lânet olsun ! hang on bağlı olmak; yapışmak; peşini bırakmamak. hang out sarkmak, asılmak; sarkıtmak, asmak; argo {bir yerde} vakit geçirmek, oyalanmak. hang over abanmak, sarkmak, başında olmak {iş}; tehdit etmek; eskiden kalmış olmak. hang together daima beraber olmak, birbirinden ayrılmamak; birbirini tutmak. hang up geri bırakmak, ertelemek, tehir etmek; ABD kapamak {telefon}. be hung up on aklı bir şeye takılmak; bir şeyin delisi olmak; tutturmak . |
|
hang |
i. 1. duruş, döküm. 2. anlam; kullanılış tarzı. 3. sarkma, asılış. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
hang in the balance |
- [ID] askıda olmak, belirsiz olmak, karara bağlanmamak, karara bağlanmamış olmak
|
|
Don't hang up yet, please. |
- [PHR] kapatmak: Hemen kapatmayın lütfen.
|
|
I don't care a hang! |
- [INTRJ] umur: umurumda değil!, vız gelir tırıs gider!
|
|
hang about |
- [V] aylak aylak dolaşmak, gezinmek, sallanmak, üşenmek, beklemek
|
|
hang around |
- [V] aylak aylak dolaşmak, gezinmek, sallanmak, üşenmek, beklemek
|
|
hang back |
- [V] geri kalmak, sakınmak, çekinmek, duraksamak, geç çıkmak
|
|
hang behind |
- [V] geç çıkmak, geri kalmak
|
|
hang down |
- [V] sarkmak, sallanmak, asılmak, sarkıtmak
|
|
hang glider |
{'hæŋ,glaıdər}
- [N] planöre bağlı uçan kimse, pilotun bağlanarak uçtuğu planör
|
|
hang on |
- [V] asmak, bekletmek {telefon}, beklemek {telefon}, takmak, asılmak, asılı durmak, tutunmak, dayanmak, ümidini yitirmemek, bağlı olmak, sallanmak, germek, ısrar etmek
|
|
hang on! |
- [INTRJ] dayan!, beklemek: bekle!
|
|
hang on board (disabled ship) |
|
|
hang on for a second! |
- [INTRJ] bir saniye bekleyin!
|
|
hang out |
- [V] asmak, sarkmak, sürtmek, takılmak, oyalanmak, vakit öldürmek, oturmak, ikamet etmek
|
|
hang over |
- [V] üzerine çökmek, üstüne gelmek, eğilmek, sürmek, devam etmek, içkinin etkisiyle rahatsız olmak
|
|
hang together |
- [V] birlikte olmak, ayrılmamak, birlikte takılmak, birbirini tutmak
|
|
hang up |
- [V] asmak, ertelemek, kapamak {telefon}, telefonu kapatmak
|
|
hang up on smb. |
- [V] telefonu suratına kapamak
|
|
hang heavy |
|
|
hang on smb.'s lips |
- [ID] can kulağıyla dinlemek
|
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
hang together |
1. be connected; "In my heart I can make the world hang together". 2. be connected; "In my heart I can make the world hang together". |
|
|
|