Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
foul Dinle! {faʋl}
  • [A] pis, fena, iğrenç, kokuşmuş, bozuk, tıkanmış, çirkin, kaba, hilebaz, hilekâr, hain, dolaşık, karışmış, kural: kurallara aykırı, faul
  • [ADV] kural: kurallara aykırı olarak, çirkin biçimde, kabaca, açık saçık, faullü olarak
  • [N] zor durum, faul, kural: kurallara aykırı hareket, çarpışma {gemi}
  • [V] karıştırmak, bozmak, kirletmek, tıkamak, faul yapmak, çarpmak {gemi}, bindirmek {gemi}, kirlenmek, pislenmek, dolaştırmak
foul s.
1. kirli, pis.
2. iğrenç, tiksindirici.
3. kötü, fena.
4. birbirine karışmış {ipler, zincirler v.b.}.

i. spor faul.
foul f.
1. kirletmek, pisletmek.
2. ile karışmak.
3. spor faul yapmak.
foul f. kirletmek, pisletmek, murdar etmek, bulaştırmak; bozmak; rezil etmek; yanmış barutun çamuru ile kirletmek {top namlusunu}; {den}. ot ve midye bağlamak {tekne karinası}; dolaştırıp işlemez hale getirmek, çaparız vermek; spor oyuncuya karşı kural dışı harekette bulunmak, haksız muamele etmek; kirlenmek, kir bağlamak; dolaşmak, karışmak. foul up argo acemice hareket etmek, karıştırmak.
foul s.

i. iğrenç kerih, tiksindirici, nefret verici; kirli, pis, murdar; menfur, çirkin, ayıp; bozuk; sövüp sayma kabilinden; fena {hava}; dolaşmış, karışmış, birbirine geçmiş; midye bağlamış {gemi teknesi}; {den}. gambalı çaparız;

i. spor kurallara aykırı hareket, faul, hatalı vuruş veya davranış; dolaşma, karışma; çarpışma, bindirme {gemi}. foul bill of health {den}. bulaşık patent. foul breath pis nefes. foul copy düzeltmelerle karalanmış nüsha. foulmouthed

s. ağzı bozuk, küfürbaz. foul play kurallara aykırı oyun; haince hareket hıyanet, suikast; cinayet. foul shot basketbol faul atışı. by fair means or foul iyi veya kötü yola baş vurarak, nasıl olursa olsun. fall foul of çaparız gelmek; çatmak, kızdırmak. to play foul hainlik etmek. foully

z. çirkin bir şekilde; haince. foulness

i. bozukluk; pislik, kir; günah.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
foul air
  • [N] grizu
through fair and foul
  • [ID] iyi ve kötü günde
fall foul of
  • [ID] başı derde girmek, çatmak
play foul
  • [V] faullü oynamak
play smb. foul
  • [ID] hainlik etmek, oyun oynamak
foul-mouthed {'faʋl,maʋðd}
  • [A] ağzı bozuk, küfürbaz
foul play
  • [N] kural: kurallara aykırı oyun, faul, suikâst, hainlik
foul shot
  • [N] faul atışı (basket.)
foul (smell) {faʋl}
  • [A] ağır
foul-spoken
  • [A] ağzı bozuk, küfürbaz
foul up
  • [V] dolaştırmak, karıştırmak, bozmak, rezil etmek, kirletmek, tıkamak, tıkanmak, karmakarışık olmak
by fair means or foul her ne pahasına olursa olsun.
fall foul of ile çatışmak.
foul play cinayet, suikast.
foul up
1. karisiklik.
by fair means or foul * her ne pahasına olursa olsun.
fall foul of * ile çatışmak.
foul play * cinayet, suikast.
commit a foul hata yap
foul line faul çizgisi