İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
fall |
{fɔ:l}
- [N] sonbahar, yaprak dökümü, düşme, dökülme, düşüş, döküm, kat, fırfır, yağış, yıkılma, çöküş, inme, ucuzlama, çağlayan, şelâle, yavrulama, tuş, eğim, yamaç
- [V] düşmek, inmek, dökülmek, yıkılmak, devrilmek, yağmak, ucuzlamak
|
|
fall |
f. {fell, fallen} düşmek, dökülmek,yağmak; çökmek; kapanmak, yıkılmak, mahvolmak, ölmek; alınmak, zapt olunmak, düşmek {kale}; inmek, azalmak, eksilmek, kesilmek; gelmek, çıkmak, vurmak; tutulmak,duçar olmak; dalmak, başlamak; rastlamak,tesadüf etmek, vaki olmak; ayrılmak, bölünmek, taksim olunmak; doğmak. {hayvanlarda}fall afoul münakaşa etmek, atışmak; çarpmak. fall a sleep uykuya dalmak. fall away çekilmek; fenalaşmak, gerilemek; zayıflamak. fall back geri çekilmek .fall back on{güvenilecek bir kimseye veya bir yere} başvurmak.fall behind geri kalmak, arkadan gelmek. fall down düşmek. fall flat bekleneni elde edememek, karşılığını görememek fall for{A.B.D.}, {argo.} aldatılmak; {slang} kesilmek, bitmek; çok beğenmek, bayılmak. fall in dizilmek, sıraya girmek; çökmek; yıkılmak;bitmek; uygun gelmek, münasip olmak. fall in love âşık olmak. fall in with rast gelmek,tesadüf etmek; kabul etmek, muvafakat etmek,uymak. fall into error hataya düşmek,yanılmak. fall off çekilmek, azalmak, düşmek, bozulmak.fall off the roof {argo} âdet görmek, aybaşı olmak. fall on gelmek, düşmek; hücum etmek, üstüne düşmek, saldırmak; keşfetmek. This month the twentieth fell on a Friday. Bu ayın yirmisi cumaya rastladı. fall on ones face {k.dili} yüzüne gözüne bulaştırmak. fall on ones feet dört ayağının üstüne düşmek, atlatmak, sıyrılmak, başarmak. fall out kavga etmek, bozuşmak; vaki olmak;{ask.} sıradan çıkmak. fall over yıkılmak. fallover oneself kendini çok istekli göstermek. fall prostrate yüz üstü kapaklanmak, bayılıp yere yıkılmak. fall short {of} kafi gelmemek, eksik gelmek, varmamak, ulaşamamak, umduğu gibi çıkmamak. fall through başarı kazanamamak, muvaffak olamamak,vazgeçilmek. fall to yemeğe veya harbe başlamak, girişmek, başlamak. fall under altına düşmek, dahil olmak, girmek. fall upon saldırmak, üstüne gelmek. fallen on evil times fena günlere gelmiş. fallen woman düşmüş kadın, fahişe. falling star göktaşı. His eye fell upon me. Gözü bana ilişti. His face fell. Suratı asıldı. It all fell out for the best. Sonucu hayırlı oldu. It fell to my lot. Benim payıma düştü. Bana isabet etti. The plans fell to the ground.Planlar suya düştü. |
|
fall |
i. düşüş, düşme, sukut, iniş; sarkma;yıkılma, çökme, inkıraz; yağış; bir defada yağan yağmur miktarı, düşüş mesafesi, fiyatların düşmesi, ucuzlama; dökülme, akma; sonbahar, güz, aynı mevsimde veya aynı zamanda doğan kuzular, hayvanların doğması; meyil,yamaç, yokuş aşağı; zapt olunma; düşürme, yıkma; güreşte düşüş; elbise fırfırı; {gen.} {çoğ.} çağlayan, şelâle. fall guy başkasının cezasını çeken kimse; dolandırıcılık ve şakada kurban edilen kimse. fall of man, the Fall Hz. Adem ve Havvanın işlediği günah ve sonuçları. fall of the hammer açık artırma ile yapılan satışlarda malın satıldığını bildiren çekiç darbesi. He is riding for a fall. Belâsını arıyor. |
|
fall |
f. {fell, fall.en} 1. düşmek. 2. dökülmek. 3. yağmak. 4. çökmek. 5. kapanmak. 6. {kale} zaptolunmak, düşmek. |
|
fall |
i. 1. düşüş, düşme. 2. çökme. 3. yağış. 4. {fiyat, talep, ısı v.b.´nde} düşüş. 5. sonbahar, güz. 6. güreş düşüş. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
fall into abeyance |
- [V] askıya alınmak, hükümsüz olmak
|
|
fall asleep |
- [V] uykuya dalmak, uyuyakalmak
|
|
fall astern |
|
|
fall back upon a thing |
|
|
fall into a coma |
|
|
fall into confusion |
|
|
fall on evil days |
- [ID] düşmek, sıkıntıya düşmek, dara düşmek, şanssızlığa uğramak, zor günler geçirmek
|
|
fall into decay |
|
|
fall into desuetude |
- [V] kullanılmamak, yürürlükten kalkmak
|
|
dew-fall |
{'du:fɔ:l}
|
|
fall into disfavor |
|
|
fall into disrepair |
- [N] bakıma muhtaç hale gelme
|
|
fall into disuse |
- [V] artık bırakılmış olmak, kullanılmaz olmak, kullanılmamak, tedavülden kalkmak
|
|
cause to fall |
|
|
causing to fall |
|
|
fall among |
- [V] düşmek, aralarına düşmek
|
|
fall away |
- [V] eğimli olmak, inmek, azalmak, eksilmek
|
|
fall back |
- [V] geri çekilmek, gerilemek
|
|
fall back on |
- [V] müracaat etmek, başvurmak, el atmak
|
|
fall back upon |
- [V] müracaat etmek, başvurmak, el atmak
|
|
|
|