Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
crash Dinle! {kræʃ}
  • [N] gürültü, çatırtı, parçalanma, kaza, iflas, yoğun kurs
  • [V] kırılmak, parçalanmak, gürültüyle düşmek, gürültü etmek, batmak, iflas etmek, düşmek, çarpmak, davetsiz olarak gitmek, sabahlamak
crash i.

f. şiddetli ses, gürültü, çatırtı; kaza; {tic}. borsada hisselerin birden düşmesi; iflâs, top atma;

f. gürültü ile kırılmak, kırmak; {uçak} kaza geçirmek; parçalanmak, parçalamak, çökmek; {k.dili}. davetsiz olarak bir ziyafete katılmak. crash dive {denizaltı} birden dalma. crash-land

f. {uçak} mecburi iniş yapmak. crash of thunder şiddetli gök gürültüsü. crash program çok acele olarak ve masraflar gözönüne alınmadan bitirilmesi istenilen bir proje. crash the gate, crash the dance {argo}. biletsiz veya davetsiz girmek.
crash i. havlu ve perde yapımında kullanılan kaba bez.
crash i.
1. şangırtı; gürleme, büyük bir gürültü.
2. İng. araba kazası.
3. hızla gelen büyük iflas.
4. bilg. arıza.

f.
1. {kaza sonucu olarak} çarpmak/düşmek: The plane crashed into the mountainside and burst into flame. Uçak dağın yamacına çarpıp alev alarak yandı.
2. çarpa çarpa şiddetli ve gürültülü bir şekilde gitmek/koşmak: A bull was crashing around in the china shop. Zücaciye dükkânında bir boğa etrafı kıra döke koşuyordu.
3. büyük bir gürültüyle çalmak/çarpmak/vurmak: She crashed the dishes down on the table. Tabakları büyük bir şangırtıyla masanın üstüne çaldı.
4. atarak paramparça etmek: He crashed his glass against the wall. Bardağını duvara atarak paramparça etti.
5. gürlemek, büyük bir gürültü yapmak: The thunder crashed. Gök gürledi.
6. {işyeri} hızla iflas etmek/top atmak.
7. k. dili {bir yere} davetsiz/izinsiz/biletsiz girmek/dalıvermek/katılmak.
8. at k. dili {bir yerde} gece kalmak: Can I crash at your place tonight? Bu gece sende kalabilir miyim?
9. bilg. arızalanmak.
crash i. havlu ve perde yapımında kullanılan kaba bez.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
air crash {'eər,kræʃ}
  • [N] uçak kazası
crash course
  • [N] yoğun kurs, yoğun program
crash halt
  • [N] ani fren
crash helmet {kræʃ'helmıt}
  • [N] kask, çelik başlık
crash into
  • [V] çarpmak, bindirmek
crash-land Dinle! {'kræʃlænd}
  • [V] mecburi iniş yapmak
crash truck
  • [N] kurtarma aracı
crash landing {kræʃ'lændıŋ}
  • [N] iniş: mecburi iniş, iniş: zorlu iniş
airplane crash uçak kazası.
car crash
1. araba. otomobil. vagon. kabin. yolcu bölümü {balon veya zeplin}.
crash course yoğun kurs.
crash diet sıkı rejim.
crash helmet kask.
crash of thunder gök gürültüsü.
crash repairs İng. karoser tamiratı.
crash the gate ücret vermeden girmek; izinsiz/davetsiz girmek/katılmak.
crash-land f. {uçak} zorunlu iniş yapmak.
disk crash bilg. disk kazası.
disk crash disk çökmesi
disk crash disk çökmesi