full of action |
- [A] hareketli, faal, çalışkan
|
|
full age |
- [N] reşitlik yaşı, aklın kemale erdiği yaş
|
|
of full age |
|
|
full speed ahead |
|
|
full of beans |
- [ID] enerjik, keyfi yerinde, canlı, neşeli
|
|
full blood |
|
|
full board |
- [N] TP, pansiyon: tam pansiyon
|
|
brim-full |
{'brımfʋl}
|
|
in full career |
- [A] tüm hızıyla, son süratte
|
|
chock-full |
{'tʃɒkfʋl}
- [A] tıklım tıklım, dopdolu
|
|
come full circle |
- [V] dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmek, tam bir dönüş yapmak
|
|
at full cock |
|
|
full complement |
|
|
cram |
{kræm}
- [N] kalabalık, izdiham, sınav öncesi yoğun çalışma, inekleme ile öğrenilen şeyler
- [V] tıkmak, tıkıştırmak, tıka basa yedirmek, semirtmek, inekletmek, sınava hazırlamak, tıka basa doldurmak, tıkınmak, ineklemek
|
|
full dress |
- [N] frak, resmi kıyafet, tören elbisesi
|
|
endorsement in full |
|
|
in full feather |
- [A] tüyleri çıkmış, keyfi yerinde
|
|
at full fling |
|
|
full fling |
|
|
full |
{fʋl}
- [A] dolu, tam, tok, etine dolgun, balıketi, bol, geniş, meşgul, öz, elinden gelenin en iyisi, son
- [N] doluluk, dolu şey, son had
- [V] yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek
|
|
|