ankle |
{'æŋkəl}
- [V] yürümek
- [N] ayak bileği, ayak bileği kemiği
|
|
sprain one's ankle |
|
|
ankle-strap shoes |
|
|
chin strap |
|
|
shoulder strap |
{'ʃəʋldər,stræp}
- [N] omuz askısı, askı, apolet, omuz rütbesi
|
|
I sprained my ankle. |
- [PHR] incitmek: Ayak bileğimi incittim.
|
|
strap |
{stræp}
- [N] kayış, kemer, tasma, şerit, bant, bağlama bileziği, kemerle dövme, kütikül
- [V] kayışla bağlamak, kayışla dövmek, kayışla bilemek, bantlamak, sarmak {yara}
|
|
I would like to see a leather watch strap. |
- [PHR] kayış: Deri saat kayışı görmek istiyorum.
|
|
I twisted my ankle. |
- [PHR] burkmak: Ayak bileğimi burktum.
|
|
watch strap |
{'wɒtʃstræp}
|
|
ankle |
i. ayak bileği. ankle bone {anat}. aşık kemiği, astragalus. |
|
ankle |
i. ayak bileği. |
|
ankle |
ayak bileği |
|
ankle |
ayak bileği |
|
anode strap |
anot şeridi |
|
shoulder strap |
{kadın giysisinde} askı, omuz askısı. |
|
sprain one´s ankle |
ayağı burkulmak, ayağını burkmak: She´s sprained her ankle. Ayağı burkulmuş. |
|
sprain/twist one´s ankle |
ayağını burkmak, ayak bileğini burkmak. |
|
sprained ankle |
burkulan ayak. |
|
strap |
i.
f. {-ped, -ping} kayış; şerit, atkı, bant; dar ve uzun kumaş parçası; berber kayışı, ustura kayışı; {otobüs veya trende} tutunma kayışı;
f. kayış veya çemberle tutturmak, çemberlemek; kayışla dövmek; sıkıntıya sokmak; kayışla bilemek. straphanger
i. otobüste kayışa tutunup ayakta duran yolcu. strap iron çember demiri. strapped
s. çemberli; meteliksiz. strapping
i. kayışla dövme; çember. |
|