silver jubilee |
- [N] yirmibeşinci yıldönümü
|
|
made of silver |
|
|
nitrate of silver |
- [N] gümüş nitrat, cehennem taşı
|
|
silver |
{'sılvər}
- [N] gümüş, gümüş para, gümüş rengi, gümüş eşya, gümüş çatal bıçak takımı
- [V] gümüşlemek, gümüş kaplamak, sırlamak, beyazlamak, ağarmak, gümüş rengine boyamak
|
|
German silver |
|
|
silver lining |
- [N] umut ışığı, bulutun kenarındaki beyazlık
|
|
silver plate |
- [N] gümüş kaplama, gümüş eşya, gümüş takımlar
|
|
silver-plate |
{'sılvər,pleıt}
|
|
silver-plated |
{'sılvər,pleıtıd}
|
|
silver screen |
- [N] sinema perdesi, sinema, film
|
|
the silver screen |
|
|
silver-side |
{'sılvər,saıd}
- [N] sığır budunun dış tarafı
|
|
silver spoon |
|
|
silver-tongued |
{'sılvər,tʌŋd}
- [A] güzel konuşan, iyi hatip
|
|
silver wedding |
- [N] evliliğin 25.yıldönümü
|
|
be born with a silver spoon in one´s mouth |
k. dili zengin bir ailenin çocuğu olmak. |
|
beaten silver |
dövülmüş gümüş |
|
silver |
i.
s. gümüş; gümüş para; gümüş eşya; gümüş kaplama eşya; gümüşe benzer şey; gümüş rengi;
s. gümüşten yapılmış; gümüşe benzer, gümüş gibi, beyaz ve parlak; berrak {ses}. silver anniversary yirmibeşinci evlenme yıldönümü. silver fir beyaz çam ağacı, gümüş köknar. silver gray gümüş rengi. silverhaired
s. ak saçlı silver plate gümüş kaplama. silver poplar akkavak ağacı. silvertongued
s. belagatli. be born with a silver swon in ones mouth zengin bir ailede doğmuş olmak. |
|
silver |
f. gümüş kaplamak; gümüşlü civa ile sırlamak {ayna}; gümüş gibi parlatmak; foto. gümüş nitratla kaplamak; gümüş gibi beyaz ve parlak olmak. |
|
silver |
i. 1. gümüş. 2. gümüş eşya. 3. {sofrada kullanılan} çatal, bıçak ve kaşıklar. 4. gümüş para.
s. 1. gümüşten yapılmış, gümüş. 2. gümüş gibi parlayan. |
|