work |
{wɜ:rk}
- [N] iş, meşguliyet, çalışma, işyeri, emek, görev, yapıt, eser, işleme
- [V] çalışmak, çabalamak, iş yapmak, işlemek, işe yaramak, başarılı olmak, etkili olmak, meşgul olmak, seğirmek, oynamak, mayalanmak, işletmek, oynatmak, koparmak {para}, sızdırmak {para}
|
|
work |
i. iş; emek: He´s gone to work. İşe gitti. Do you like your work? İşini seviyor musun? They´re at work now. Onlar şimdi işte. That´s going to take a lot of work. O çok iş ister. She´s put a lot of work into this. Buna çok emek harcadı. They´re not afraid of hard work. Zor işlerden geri durmazlar. Is this your own work? Bu işi kendin mi yaptın? |
|
work |
f. 1. çalışmak; {birini} çalıştırmak: He works hard. Çok çalışıyor. Don´t work them too hard. Onları çok fazla çalıştırma. 2. işlemek, çalışmak; {bir şeyi} işletmek, çalıştırmak: This machine´s working fine. Bu makine iyi işliyor. How do you work this machine? Bu makineyi nasıl çalıştırıyorsun? 3. {plan/fikir} başarılı olmak, iyi sonuç vermek: This plan won´t work. Bu plan yürümez. Your idea´s worked. Senin fikrin sayesinde istediğimiz oldu. Do you think it´s going to work? Sence bu iş olacak mı? 4. {matematik problemini} çözmek. 5. {hamur v.b.´ni} yoğurmak. 6. {bir yeri} işletmek: They´re no longer working that quarry. O taşocağını artık işletmiyorlar. 7. {bir şeyin üzerine} işleme yapmak; on {bir şeyin üzerine} {bir şeyi} işlemek, nakışlamak. 8. k. dili ayarlamak, düzenlemek: I can work it for you. Sana onu ayarlayabilirim. 9. {sıvı} mayalanmak, tahammür etmek. |
|
work |
{sonek} ... işi, -den yapılmış. |
|
work |
i. iş, çalışma, meşguliyet; görev, vazife; emek; eser, kitap; el işi; çalışma yeri; çoğ. fabrika, tesis; çoğ. mekanizma; çoğ., {argo} tüm; sirke köpüğü; çoğ. sevap kazanılacak iş. work force bir yerde çalışan işçilerin tümü. work stoppage işi dudurma, grev. all in days work normal, mutat, tabii. at work iş başında, işte; çalışırken. get to work işe koyulmak. give someone the works { argo} birini öldürmek veya hırpalamak; birine sert davranmak, aman vermemek. hard work ağır iş, zor iş. have ones work cut out for one yapacağı iş belli olmak. in the works yapılmakta, bakılmakta, planda. make short work of kısa kesmek, çabuk bitirmek. out of work işsiz, boşta. the whole works hepsi. |
|
|