robin |
{'rɒbın}
- [N] narbülbülü, daire şeklinde imzalanan dilekçe, turnuva: herkesin birbiriyle karşılaştığı turnuva, kızılgerdan, mehmetçik
|
|
round robin |
- [N] daire şeklinde imzalanan dilekçe, turnuva: herkesin birbiriyle karşılaştığı turnuva
|
|
Robin Hood |
- [NPR] haydut: zenginden çaldığını fakire veren haydut, Robin Hood
|
|
robin redbreast |
- [N] narbülbülü, kızılgerdan
|
|
wake |
{weık}
- [N] sabahlama, ölüyü bekleme, yıllık tatil, dümen suyu, gemi izi, dümen rüzgârı, rüzgâr çıkması
- [V] uyanmak, canlanmak, körüklemek, sabahlamak, ölünün başında beklemek, uyandırmak, canlandırmak, anlamasını sağlamak, gözünü açmak
|
|
bring smth. in its wake |
- [ID] beraberinde getirmek, peşisıra getirmek
|
|
Could you wake me for the meal, please? |
- [PHR] uyandırmak: Yemek için beni uyandırır mısınız, lütfen?
|
|
follow in smb.'s wake |
- [ID] izinden gitmek, izlemek, takip etmek, yolunda olmak, dümen suyundan gitmek
|
|
in the wake of |
- [ADV] ardında, izinde, yolunda
|
|
Would you please wake me at 8 a.m.? |
- [PHR] uyandırmak: Beni saat 8'de uyandırır mısınız?
|
|
wake to |
- [V] anlamak, görmek, farkına varmak, idrak etmek
|
|
wake up |
- [V] uyanmak, canlanmak, uyandırmak
|
|
wake up early |
|
|
in the wake of |
1. -in ardında, -in peşinde. 2. -in ardından, -den sonra; ... sonucunda. |
|
robin |
i .Amerikaya mahsus kızıl göğuslü bir ardıçkuşu; {ing.} kızıl gerdan, nar bülbülü, zool. Erithacus rubecula Robin Goodfellow {ing.} mit. yaramaz peri. robins egg blue ardıçkuşu yumurtasının rengi olan yeşilimsi açık mavi. Robin Hood ingiliz efsanelerinde çok yiğit ve cömert tabiatlı eşkiya. robin redbreast kızıl goğüslü ardıçkuşu; kızıl gerdan. |
|
robin |
i .Amerikaya mahsus kızıl göğuslü bir ardıçkuşu; {ing.} kızıl gerdan, nar bülbülü, zool. Erithacus rubecula Robin Goodfellow {ing.} mit. yaramaz peri. robins egg blue ardıçkuşu yumurtasının rengi olan yeşilimsi açık mavi. Robin Hood ingiliz efsanelerinde çok yiğit ve cömert tabiatlı eşkiya. robin redbreast kızıl goğüslü ardıçkuşu; kızıl gerdan. |
|
wake |
f. {-d veya woke, woken} uyanmak; uyanık kalmak; canlanmak, yeni hayat bulmak; uyandırmak; ikaz etmek; canlandırmak, ihya etmek; leh. ölünün başında beklemek, sabahlamak. |
|
wake |
i. geceleri ölüyü bekleme; ölüyü beklerken verilen ziyafet; dini merasim için sabahlama. |
|
wake |
i. dümen suyu, geminin izi. in the wake of yakından izleyen; {bir şeyin} sonucu olarak; peşinden. |
|
wake |
i. dümen suyu. |
|