Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
urge Dinle! {ɜ:rdʒ}
  • [N] dürtü, arzu, istek, zorlama, kışkırtma
  • [V] ileri sürmek, sevketmek, ısrarla tavsiye etmek, ısrar etmek, sıkıştırmek, zorlamak, baskı yapmak, teşvik etmek
urge f.

i. sevketmek, ileri sürmek; dürtmek; sıkıştımak; ısrar etmek; ısrarla anlatmak; kışkırtmak; zorlamak;

i. dürtü, itici kuvvet; zorlama; kışkırtma.
urge f.
1. {sözlerle} {birine/bir hayvana} {bir şey} yaptırmaya çalışmak: She urged them not to go to Antakya. Onları Antakya´ya gitmekten vazgeçirmeye çalıştı. Do not urge him to stay! Ona sakın kalması için ısrar etme! She then began to urge them to stay. O zaman onlara kalın diye tutturdu.
2. on {bir aletle} {bir hayvanı} harekete geçirmek/hızlandırmak: Urge it on with your whip. Kırbacınla onu hızlandır.
3. {on/upon} vurgulamak, üzerinde durmak: Nusret urged on them the need for economy. Nusret onlara tasarruf etme gereğini vurguladı.

i. şiddetli arzu, tutku; itki.
urge urge ırc Fiil * {sözlerle} {birine/bir hayvana} {bir şey} yaptırmaya çalışmak: She urged them not to go to Konya. Onları Konya'ya gitmekten vazgeçirmeye çalıştı. Do not urge him to stay! Ona sakın kalması için ısrar etme! She then began to urge them to stay. O zaman onlara kalın diye tutturdu. * [on] {bir aletle} {bir hayvanı} harekete geçirmek veya hızlandırmak: Urge it on with your whip. Kırbacınla onu hızlandır. * [{on/upon}] vurgulamak, üzerinde durmak: Fikret urged on them the need for economy. Fikret onlara tasarruf etme gereğini vurguladı. İsim * şiddetli arzu, tutku; itki.
urge sevketmek, ileri sürmek; dürtmek; sıkıştımak; ısra

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
creative urge
  • [N] yaratıcı dürtü
sexual urge
  • [N] cinsel dürtü
urge against
  • [V] baskı yapmak
urge smth. on smb.
  • [V] ısrarla anlatmak
feel/get/have an/the urge to {bir şey yapmayı} çok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire içinde para kazanma tutkusu uyandı.
feel an urge to * {bir şey yapmayı} çok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire içinde para kazanma tutkusu uyandı.
feel the urge to * {bir şey yapmayı} çok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire içinde para kazanma tutkusu uyandı.
get an urge to * {bir şey yapmayı} çok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire içinde para kazanma tutkusu uyandı.
get the urge to * {bir şey yapmayı} çok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire içinde para kazanma tutkusu uyandı.
have an urge to * {bir şey yapmayı} çok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire içinde para kazanma tutkusu uyandı.
have the urge to * {bir şey yapmayı} çok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire içinde para kazanma tutkusu uyandı.
urge on cesaretlendir
urge to teşvik et
urge to be teşvik et
creative urge yaratıcı dürtü i.
sexual urge cinsel dürtü i.
urge against baskı yapmak f.
urge smth. on smb ısrarla anlatmak f.