İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
stop |
{stɒp}
- [N] durma, duraksama, duraklama, stop etme, durak, istasyon, mola yeri, mercek perdesi (fot.), noktalama işareti, nokta, ünsüz ses, engel
- [V] durmak, son vermek, bırakmak, dindirmek, durdurmak, stop ettirmek, kesmek, alıkoymak, savmak, dolgu yapmak, kapamak, tıkamak, noktalamak, bitmek, kesilmek, kalmak, devam etmemek
|
|
Stop |
|
|
stop |
f. {-ped, -ping} durdurmak, alı koymak, engellemek; mola vermek; durmak; kalmak; stop etmek; fren yapmak; kesmek; tıkamak; kapamak; tıpalamak; yenmek; müz. çalgıda ses perdesini değiştirmek için tele veya deliğe basmak; noktalamak. stop a gap bir boşluğu doldurmak.. stop dead birdenbire durmak; birden durdurmak. stop down {mercek} perdesini küçültmek. stop off geçici olarak durmak, konaklamak, uğramak .stop order {tahvil} değeri ancak belli bir seviyeye. düştüğünde satma emri. stop over {A.B.D.}, k.dili. yolculuk esnasında mola vermek. stop payment belirli bir çekin ödenmemesi için bankaya verilen talimat; çekin tediyesini durdurmak. stop press gazete basılırken son dakikada ilâve edilen parça. stop short birdenbire durmak. stop the mouth susturmak, sözü ağzına tıkamak. stop the show tiyatro dikkat çeken bir hareketle oyunu durdurmak stop up tıkamak. |
|
stop |
i. durma: duruş; durak yeri; mâni, engel; müz. ses perdesini değiştirmek için çalgının tel veya deliğine basma; müz. jödorg; {İng} nokta, noktalama işareti. put a stop to durdurmak, kesmek, son vermek. |
|
stop |
f. {
__ped,
__ping} 1. durmak; stop/istop etmek; durdurmak; stop/istop ettirmek: The train has stopped. Tren durdu. My watch has stopped. Saatim durdu. It´s stopped snowing. Kar durdu. Stop the train! Treni durdur! He stopped the machine. Makineyi istop ettirdi. It´ll stop the bleeding. Kanamayı durdurur. 2. {bir şeyi yapmaktan} vazgeçmek, -i bırakmak, -i kesmek: Stop going there. Oraya gitmekten vazgeç. I do wish he´d stop complaining. Şikâyeti bir bıraksa. He´s stopped smoking. Sigarayı bıraktı. 3. engellemek: It´ll stop the wind from coming in. Rüzgârın girmesini engeller. 4. İng. kalmak: Will you stop with us for supper? Akşam yemeğine kalır mısın? 5. {çekin} ödenmesini durdurmak. |
|
|
Türkçe » İngilizce |
Yukarı |
stop |
Stop!
__ etmek to stop, come to a stop. |
|
stop |
* Stop! |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
bus stop |
{'bʌs,stɒp}
|
|
dead stop |
- [N] aniden durma, tam olarak durma
|
|
come to a dead stop |
- [N] aniden durmak, tamamen durmak
|
|
double-stop |
{,dʌbəl'stɒp}
- [N] sesin iki telde birden çalınması, iki telden aynı anda ses çıkarmak
|
|
flag stop |
- [N] tren istasyonu: trenin bayrakla durdurulduğu tren istasyonu
|
|
Stop following me. |
- [PHR] takip: Beni takip etmekten vazgeç.
|
|
full stop |
{'fʋl,stɒp}
- [N] nokta, durak, durma, son
|
|
last stop |
|
|
overnight stop |
- [N] bir gecelik mola, gece: geceyi geçirmek
|
|
reed-stop |
{'ri:dstɒp}
- [N] sipsi, kaval dili, jüdorg
|
|
stop short |
- [V] birden durmak, aniden durmak
|
|
stop speaking |
|
|
stop! |
{stɒp}
|
|
be unable to stop oneself |
|
|
Can you give me something to stop the pain? |
- [PHR] dindirmek: Ağrımı dindirecek bir şey verebilir misiniz?
|
|
come to a full stop |
- [V] tamamen durmak, sekteye uğramak
|
|
come to a stop |
- [V] durmak, duraksamak, durağa gelmek
|
|
How long does the bus stop here? |
- [PHR] durmak: Otobüs burada ne kadar duracak?
|
|
How long will we stop here? |
- [PHR] durmak: Burada ne kadar duracağız?
|
|
I get off at the next stop. |
- [PHR] durak: Bir sonraki durakta ineceğim.
|
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
|
|