bookkeeping by single entry |
- [N] basit usulde defter tutma
|
|
single combat |
- [N] düello, teke tek çarpışma, göğüs göğüse çarpışma
|
|
in single file |
- [ADV] tek sıra, tek sıra halinde
|
|
single-phase |
{,sıŋgəl'feız}
|
|
in a single piece |
- [ADV] tek parça halinde, yekpare
|
|
single room |
- [PHR] oda: tek kişilik bir oda
|
|
single |
{'sıŋgəl}
- [A] tek, bir, tek bir, bekar, tek kişilik, yalnız, biricik, bir kerelik
- [N] tek, bir, bekâr, evlenmemiş kimse, bilet: tek gidiş bileti, tek kişilik oda, kırk beşlik plâk
|
|
Are you single? |
- [PHR] bekar: Bekar mısınız?
|
|
I am single. |
|
|
There are no single rooms left. |
- [PHR] tek: Tek kişilik odamız kalmadı.
|
|
single-acting |
{,sıŋgəl'æktıŋ}
- [A] tek taraflı, tek yönlü
|
|
single-breasted |
{,sıŋgəl'brestıd}
|
|
single-eyed |
{,sıŋgəl'aıd}
- [A] tek amacı olan, ne istediğini bilen, azimli, kararlı, samimi, candan
|
|
single-handed |
{,sıŋgəl'hændıd}
- [ADV] tek başına, yalnız başına, yardımcısız olarak
- [A] tek elle çalıştırılan, tek kişilik {işletme}, tek kişinin işlettiği, yardımcısız, yalnız, tek başına
|
|
single-hearted |
{,sıŋgəl'hɑ:rtıd}
- [A] tek amacı olan, ne istediğini bilen, azimli, kararlı, samimi, candan, dürüst
|
|
single house |
|
|
single-minded |
{,sıŋgəl'maındıd}
- [A] tek amacı olan, tek gayesi olan, ne istediğini bilen, azimli, kararlı, samimi, candan, dürüst
|
|
single out |
- [V] seçmek, ayırmak, belirlemek, birer birer almak
|
|
single-purposed |
|
|
single-seater |
{,sıŋgəl'si:tər}
- [A] tek kişilik
- [N] tek kişilik uçak
|
|
|