| read for the bar |
|
|
| catch sight |
- [V] farketmek, gözüne ilişmek
|
|
| deeply read |
- [A] okumuş: çok okumuş, bilgili
|
|
| deep-read |
{,di:p'red}
- [A] okumuş: çok okumuş, bilgili: çok bilgili, derin okuyan
|
|
| draft at sight |
- [N] görüldüğünde ödenecek poliçe
|
|
| no end in sight |
|
|
| front sight |
- [N] arpacık, tüfek arpacığı
|
|
| read between the lines |
- [ID] altındaki anlamı çıkarmak, satır aralarını okumak, gizli anlamı çıkarmak, denmek isteneni anlamak
|
|
| line of sight |
{,laınəv'saıt}
- [N] görüş mesafesi, bakış açısı
|
|
| lip-read |
{'lıp,ri:d}
|
|
| lose sight of |
|
|
| organ of sight |
|
|
| out-of-sight |
- [A] gözden uzak, görünmez, görüş alanı dışındaki
|
|
| read |
{red}
- [A] okunan, okumuş, aydın, bilgili
|
|
| read |
{ri:d}
- [V] okumak, çözmek, sökmek, yorumlamak, anlamak, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek, okunmak
|
|
| well-read |
{,wel'red}
- [A] aydın, okumuş, okumuş: çok okumuş
|
|
| read the riot act to |
- [ID] uyarmak: davranışlarına dikkat etmesi konusunda uyarmak, söylemek: ayağını denk almasını söylemek, çıkışmak
|
|
| sense of sight |
|
|
| short sight |
|
|
| sight |
{saıt}
- [N] görme, görme yeteneği, görüş, göz, nazar, kanı, ibraz, görüntü, görünüş, görünüm, manzara, ümit, ihtimal, hal, nişangâh
- [V] görmek, gözlemlemek, gözlemek, bakmak, nişan almak, hedeflemek, ibraz etmek {çek vb.}
|
|
|