İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
| reserve |
{rı'zɜ:rv}
- [N] yedek, stok, ihtiyat, fon, korumaya alınmış arazi, ön koşul, şart, rezerv, kaynak, çekingenlik
- [V] ayırmak, tutmak, ayırtmak, rezerve ettirmek, hakkı saklı tutmak, ertelemek, sonraya bırakmak
|
|
| reserve |
f. 1. ayırtmak: I reserved a table for four at the restaurant. Lokantada dört kişilik bir masa ayırttım. 2. saklamak, ayırmak: I will reserve this book for you until tomorrow. Bu kitabı sizin için yarına kadar saklayacağım. 3. ertelemek: She will reserve her decision until after the meeting next week. Kararını gelecek haftaki toplantıdan sonraya erteledi.
i. 1. ihtiyat olarak saklanan şey, yedek. 2. ağız sıkılığı. 3. spor yedek oyuncu. |
|
| reserve |
f. ihtiyaten saklamak, ilerisi için saklamak; hakkını muhafaza etmek. |
|
| reserve |
i. ihtiyat olarak saklanan şey; çekinip sıkılma ve açılamama; ilgisizlik, kayıtsızlık; ağız sıkılığı; ask., çoğ. yedek askerler; çoğ. yedek kuvvet; ihtiyat akçesi; orman olarak ayrılan araziç reserve air biyol. ciğerde daima bulunan hava kalıntısı. reserve fund ihtiyat akçesi. reserve of ficer yedek subay, ihtiyat zabiti. in reserve ihtiyat olarak saklanılmış. without reserve çekinmeyerek; şartsız. |
|
| reserve |
f. 1. ayırtmak: I reserved a table for four at the restaurant. Lokantada dört kişilik bir masa ayırttım. 2. saklamak, ayırmak: I will reserve this book for you until tomorrow. Bu kitabı sizin için yarına kadar saklayacağım. 3. ertelemek: She will reserve her decision until after the meeting next week. Kararını gelecek haftaki toplantıdan sonraya erteledi.
i. 1. ihtiyat olarak saklanan şey, yedek. 2. ağız sıkılığı. 3. spor yedek oyuncu. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
|
|