Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
present-day Dinle! {'prezəntdeı}
  • [A] günümüz, bugünkü, şimdiki
present-day s. bugünkü, zamanımıza ait, şimdiki, günümüzün.
present-day s. şimdiki, günümüzün.
present-day pres.ent-day prez'ıntdey' Sıfat * şimdiki, günümüzün.
present-day şimdiki, günümüzün.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
historical present
  • [N] geçmiş zaman yerine kullanılan geniş zaman, geniş zamanla geçmiş anlatımı
present Dinle! {prı'zent}
  • [V] sunmak, sahneye koymak, vermek, bulunmak {iltifat}, tanıtmak, takdim etmek, ortaya koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, doğrultmak {silah}, doğrultmak, sahnelemek
present Dinle! {'prezənt}
  • [A] mevcut, halihazırdaki, şimdiki, hazır, bu, adı geçen
  • [N] şimdiki zaman, şu an, belge, hediye, armağan
at present
  • [ADV] halihazırda
be present
  • [V] bulunmak
for the present
  • [ADV] şimdilik, şu an için
make smb. a present of
  • [V] hediye etmek, armağan etmek
suitable to be used as a present
  • [A] hediyelik
the present
  • [A] şimdiki
up to the present
  • [ADV] şimdiye kadar, şu ana kadar
present a case
  • [V] dava açmak
present arms
  • [V] silâh: silâhları selâm vaziyetinde tutmak
present oneself
  • [V] bulunmak, hazır bulunmak, çıkmak, görünmek
present smb. with smth.
  • [V] hediye sunmak, hediye etmek
present smth. to
  • [V] hediye etmek
present tense
  • [N] şimdiki zaman
preterite-present
  • [N] şimdiki zamanla kullanılan geçmiş zamanlı kelime
at the present time
  • [ADV] şimdi, zamanımızda, günümüzde
wedding present
  • [N] düğün hediyesi
at present
1. şu an.
2. şu ara, halihazırda.

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
present perfect tense
1. a perfective tense used to express action completed in the present; "`I have finished` is an example of the present perfect".