Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
open Dinle! {'əʋpən}
  • [A] açık, serbest, geniş, dürüst, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan {ses}
  • [V] açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak
Open Dinle!
  • [PHR] açık: Açık
open s.

i. açık, içine girilir, serbest; kabule hazır; açık {hava}, uygun; den. sisli olmayan; hazır; samimi, açık yürekli; ask. arasında mesafe olan; müz. kısık olmayan, boğuk olmayan, dolgun sesli; dilb. ses or- ganları nispeten açık olarak söylenen {ünlü}; dilb. açık {hece}; aşikar, meydanda, gizli olmayan; sipersiz, istihkâmsız; içki satışı serbest {şehir}; cömert, eli açık; ödenmemiş {borç};

i. gen. the ile açık hava, meydan, açık saha; açık deniz. open admissions, open enrollment A.B.D. üniversiteye kaydolmak isteyen herkesi kabul etme usulü. open air açık hava. open city ask. açık şehir. open door herkese açık kapı; serbest ticaret {siyaseti}. open housing A.B.D. ırk ve din farkı gözetmeden herkese açık kiralık ev ve apartmanlar. open order ask. dağınık savaş düzeni. open policy sigorta bedeli konulan olayın gerçekleşmesi anında takdir edilecek sigorta poliçesi. open sea açık deniz. open shop sendikalı veya sendikasız herkesi çalıştıran kuruluş; yalnız sendikasız işçileri kabul eden kuruluş. an open question iki taraf da haklı bulun- duğundan karara bağlanamayan mesele. an open verdict huk. cinayeti tespit edip de suçluyu tespit etmeyen karar. an open winter hafif kış. in open court açık oturum halindeki mahkemede. receive with open arms samimiyetle karşılamak. The harbor is open. Liman açıktır. lay open kesip açmak. openly

z. açıkça açıktan açığa. openness

i. açıklık.
open f. açmak; işe başlamak; yaymak, sermek; umuma açmak; gevşetmek, çözmek; tiyatro mevsimini açmak; huk. davayı tekrar gözden geçirmek; kesip açmak, yarmak, deşmek; başlatmak; genişletmek; göstermek, bildirmek; görüşmeye başlamak; a- çılmak, çözülmek, gevşemek; çatlamak, yarılmak; başlamak; gelişmek; engelleri ortadan kaldırmak; göz önüne çıkmak.open in içeriye doğru açılmak. open out dışarıya doğru açılmak; açılmak. open up görüşmeye başlamak, söz açmak. open ones eyes gözünü açmak, uyarmak, haberdar etmek. open fire ateş açmak. Open in the name of the law! Kanun namına aç! Open sesame. Açıl susam açıl.
open s.
1. açık.
2. serbest.
3. aşikâr, meydanda olan.
4. kapanmamış, ödenmemiş {borç}.
5. çözülmemiş {sorun}.
6. ağaçsız.

i.

Türkçe » İngilizce Yukarı
öpen
  • [A] osculant

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
I would like to open an account.
  • [PHR] hesap: Hesap açtırmak istiyorum.
open an account
  • [V] hesap açmak
in the open air
  • [ADV] açık havada
with open arms
  • [ADV] memnuniyetle, candan, seve seve
open the ball
  • [V] baloyu açmak, başlatmak
have open bowels
  • [V] bağırsakları iyi çalışmak, düzenli dışkılamak
What time do you open for breakfast?
  • [PHR] kahvaltı: Kahvaltı saatiniz kaçta başlıyor?
burst open
  • [V] açılıvermek
open a canal
  • [V] kanal açmak
open competition
  • [N] serbest rekabet
cut open
  • [V] kesip açmak
open a door to smth.
  • [ID] olanak vermek, çanak tutmak
What time does the drugstore open?
  • [PHR] eczane: Eczane saat kaçta açılıyor?
open one's eyes
  • [V] gözünü açmak
fly open
  • [V] birden açılmak, şırak diye açılmak
open forum
  • [N] açık oturum
half-open {hæf'əʋpən}
  • [A] aralık
open one's heart
  • [ID] içini boşaltmak, kâlbini açmak, sevgisini vermek, içini dökmek
How late is the bank open?
  • [PHR] saat: Banka saat kaça kadar açık?
lay open
  • [V] içini açmak, açmak, açıklamak

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
Open Args Open Args